Çiğdem Toker

Dershane kararı

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Dershanelerin; ona duyulan ihtiyaç ortadan kalktığı için ve kendiliğinden kapanması gerekiyordu. Son tahlilde arz-talep yasasına göre işleyen dershaneler, eğitimdeki kalite artıp talep azaldığında, artık kâr edemeyecekleri için faaliyetlerine kendiliğinden son verecekti.
Böyle olmadı.
Kurulduğundan itibaren yıllarca AKP iktidarının yanında, önünde arkasında gayri resmi koalisyon ortağı gibi konumlanıp işlev gören Cemaat’ten, 17 Aralık’ın rövanşını alma hamlesine dönüştü. Cemaat’in nüfuz alanındaki dershanelerden intikam amacıyla çıkarılan yasa, bütün intikam yasaları gibi geniş bir mağdur kitlesi yarattı.
Sadece dershane sahipleri değil; sayısı milyonlarla ifade edilecek öğrencileri, aileleri ve öğretmenleri.
Bu kadar açık bir mağduriyete yol açan bir yasanın anayasaya aykırı olduğunu görmek için hukukçu olmaya gerek yoktu.
Öğrencilerin eğitim özgürlüğü, öğretmenlerin çalışma hakkı, anayasadaki tanımıyla birer girişimci olan dershane sahiplerinin çalışma haklarını ihlal eden bu yasanın iptal edilmemesi imkânsızdı.
Beklenen karar 15 ay sonra geldi. Mart 2014’te yürürlüğe giren, Nisan 2014’te CHP’nin ana muhalefet partisi sıfatıyla yaptığı iptal başvurusu Temmuz 2015’te sonuçlandı.
Yasaların iptal başvurusu için kanuna 60 günlük süre konulmasına karşın, Anayasa Mahkemesi’nin başvuruları karara bağlamasında süre sınırı olmadığı için ötelendi de ötelendi.
Kapatma yasasında 1 Eylül 2015 gibi bağlayıcı bir tarih yer aldığı için olsa gerek, Yüksek Mahkeme, bu tarihe altı hafta kala yasayı iptal etti.
Gerekçenin henüz açıklanmadığı bugün bile en azından, dershanelerin kapatılmayacağını biliyoruz.
Ama nasıl?
Başvurudan 15 ay sonra gelen bu karardaki gecikmenin yol açacağı; hukuki, mali ve hepsinden önemlisi, gençlerin psikolojisi gibi sayısız olumsuz sonuç, nasıl telafi edilecek?
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na 4 saat içinde internet sitesini kapatma yetkisi veren düzenlemeyi, başvurudan 6 ay sonra iptal eden Anayasa Mahkemesi, temel hak ve özgürlükleri en az bu yasa kadar, hatta daha fazla kısıtlayan bu yasanın iptalini neden bu kadar geciktirdi?
Bu soruyu aydınlatacak fikri, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın Şubat 2015 tarihli bir demecine bakarak edinebiliriz.
Kılıç, görevi bıraktığı tarih olan 10 Şubat’tan sadece bir hafta önce, “dershane başvurusu”yla ilgili soruya bakın ne yanıt vermiş:
“Uygun bir süre içinde onun da gündeme alınması şüphesiz yapılacaktır. Raportörümüz o konuda raporunu hazırladı. Epey bir süredir üyelerimizde.”
“Epey bir süre” herhalde bir aydan az değildir...
Ancak Kılıç, raporu “epey bir süredir üyelerde” olan başvuruyu, gündeme bile almadan başkanlığı bırakıyor...
Oysa TİB yasasını altı ayda iptal edebilen Anayasa Mahkemesi’nin; raporu “epey bir süre önce” üyelere dağıtılmış olan dershane yasası iptal başvurusu raporunu tekemmül ettirip gündeme alması ve sonuçlandırması beklenirdi.
Dershanelerin kapatılmasına ilişkin iptal kararındaki büyük gecikme, yasanın yol açtığı mağduriyeti artırmıştır. Bu mağduriyette, eski başkan Kılıç’ın, kendisini eski koalisyon ortaklarının çatışmasından ırak tutma saikinin önemli bir rol oynadığı söylenebilir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları