‘Yerlilik’ İddiası

08 Ekim 2014 Çarşamba

Artık cidden ‘kabak tadı’ vermeye, giderek “şizofrenik” bir görünüm almaya başladı. “Yerlilik” ve “anti-emperyalizm” iddiasıyla yola çıkıp Batı’yı bir komşu ülkede rejim değişikliğine zorlamak için aleni ‘şantaja’ dönüştü: “Türkiye Suriye’deki cihatçılara karşı her türlü eyleme hazırdır ama bir koşulla, uluslararası toplum Esad’ı devirirse…”
Bu argümanın yer aldığı CNN International’daki röportaja ABD Dışişleri Sözcüsü Jen Psaki’nin taze taze verdiği yanıt “Asıl hedefin Esad değil IŞİD olduğu”... Zira bütün dünya, Ortadoğu’ya ekilen ve Müslüman ahaliyi de çok zor duruma düşüren radikal İslam tohumlarını kendine dert edinmiş durumda. ABD Başkan Yardımcısı, diplomatik bir gafa –ki bu işin üstadı zaten- imza atmış ve sonradan diplomatik bir özür sunmak zorunda kalmış olsa ne yazar! Fikrini alenen ortaya serdi. Suriye’ye mezhepçi güdülerle zerk edilen yabancı savaşçılar yüzünden 3.5 yıldır yapılan hatalardan dönmek gereğini vurgulayarak… Bizde ise ‘ille de Esad’.

***

Niye? Elbette en başta kişisel hırslar, kibir… Sonra mezhepçi/İhvancı kafa yapısı. Bu kafanın asıl sorunu her şeyi bir tek kendisinin bildiğini zanneden ‘yerlilik’ iddiasıdır. Bu çok tehlikeli bir mefhum. Dünyadaki örnekleri de kandan başka bir şey getirmemiştir. Mesela Kamboçya’da Kızıl Khmerler, Küzey Kore’de Sung Ailesi, İran’da Şia fanatizmi ve son olarak burnumuzun dibinde Selefi terörü... Hepsi de kendini tanımlarken ‘yerlilik’ vurgusu yapar. Kastettiği ‘bu topraklara özgü’ demekle sınırlı değildir, tam tersine o toprakların sadece bir damarını temsil ettiğini gizlemek ve totaliter diktatörlük kurmak için her tür rezilliği yapabileceğini ifşa etmektir.
Bugünkü asıl sorunumuz bir yüzyıldır bu coğrafyada bir palazlanan, bir zayıflayan bu “siyasal İslam” aklının günümüzde ilk kez “demokrasi” argümanlarını kullanarak bu denli arz-ı endam etmesinde… “Arap Baharı” diye paketlenip servis edilse de Mısır ve Tunus’ta kokusu çabuk çıktı elbette. Ama Suriye’de başından bu yana en vahşi yüzüyle tezahür etti. Sebebi Suriye İhvanı’nın bu akım içindeki en şiddetsever doğaya sahip olmasıydı. Zaten iktidar tümüyle kendini “tek yerli addedenlerde” değilse, her türlü şiddete başvurmayı meşru görüyorlar.

***

Çoğulcu toplumları yönetmeye ehil olmayan, bunun gerektirdiği kurumsal demokrasiden anlamayan, kleptokrasi ve nepokrasi fıtratlarında bulunan bu düşünce sistematiğinin en büyük yanılgısı bu toprakların binlerce yıldır ürettiği kültürü bir tek kendilerinin temsil ettiği iddiası. İşte bu yüzden her vaatlerinde şizofrenik yaklaşım barınabiliyor. Kendilerini süje, diğer her kültürel zenginliği obje olarak algılama hastalığı bu...
“Bir ülkede her ne varsa, yereldir” dedikten sonra kaba bir demografik genellemeyle Mısır ve Türkiye’ye bakalım: Mısır’ın yüzde 10’u Hıristiyandır, yüzde 20’si sol eğilimli, yüzde 30’su Arap milliyetçisi, yüzde 20’si İhvan taraftarı. Kalanı yüzer gezer. Mursi ise, Mısır’ı “İhvan zanneder”, sonu ortadadır.

***

Gelelim Türkiye’ye... Bu ülkenin yüzde 30- 35’i sıkı Atatürkçü, yüzde 10-15’i Kürt, yüzde 20’si Alevi, yüzde 15’i Türk milliyetçisi. Peki “İhvan kafasının” oranı nedir, ben diyeyim yüzde 20, siz deyin yüzde 25... Bunlardan Kürt ve Türk milliyetçilerinden ekonomik vs. sebeplerle ve konjonktürden de faydalanarak yüzer gezer oylar ödünç alıyor AKP.
Bir de kültürel birikim var ki, işte onu anlamaları imkânsız. Mesela Mursi, Antik Mısır’ın etkisini, Hamiler’i hesaba katamaz. AKP kafasının Anadolu medeniyetlerinden kalanları gerçekten anlayamayacağı gibi... Oysa Karadeniz’deki yandaş müteahhidin derme çatma hidroelektrik santralına direnen 80’lik teyze bir şekilde Amazon’un torunudur!

***

Kıssadan hisse... Bazı şeyleri unutmayacaksın, 11 bin yıldır medeniyetler geçidi olan bu topraklarda, 1500 yıllık bir İslam tek başına dar bir ceket, teğellerinden atar! Bir de üstüne herkese “yerlilik” taslayarak yabancıları bu toprakları müdahale şantajı yapınca, hakikaten “gülünç” kaçıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları