Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Edebiyatın kurduğu kardeşlik
“Evet” ve “Hayır” gibi kısacık iki sözcüktan birini seçmek zorunda kaldığımız halkoylamasının ertesi günü kendimi “Hayır”ların ağır bastığı Bodrum’a attım.
Oradan da, olanca yalınlığı ve alçakgönüllüğünün ardında envai çeşit güzellikleri, zenginlikleri barındıran Kos adasına.
Pek öyle kuşku uyandırıcı bir adam değilimdir, ama Kos gümrüğünden geçerken, otuzlarında bir görevli bavulumu açmamı istedi. Belki de hiç kuşku uyandırmadığım için...
İçimden, şu güzelim dünyada hâlâ insanların arasına duvarlar ören gümrük kapılarına sövgüler yağdırarak açtım bavulumu.
Gömleklerim, iç çamaşırlarım ve tişörtlerimin tepesinde üç kitap beliriverdi: Şu sıralar çevirmekte olduğum “Borges at 80” (Borges 80’inde) adlı kitap, Wolfgang Borchert’in kısa bir süre önce çevirdiğim savaş karşıtı manifestosu “Hayır De!” ve yine Borchert’in geçenlerde yayımlanan “Kapıların Dışında”sı.
“Borges” adını görür görmez gümrük görevlisinin yüzü aydınlandı. Adam Borges hayranı çıkmasın mı! Benim Borges çevirmeni olduğumu öğrenince bir heyecanlansın! Aramızda ardına kadar açılmış bir bavul, başladık bir Borges sohbetine.
Tam o sırada bavuldaki Borchert’ler ilişti gözüne bizim görevlinin. Bakışından Borchert’i pek tanımadığını anlayınca biraz anlattım ister istemez. II. Dünya Savaşı yıllarında yazdığını, çok iyi bir şair ve öykücü olduğunu, bu dünyadan 26 yaşında göçtüğünü...
Bavul başı sohbetimizin gümrük memurunun kendisinin de bir yazar olduğunu açıklamasıyla son bulduğunu söylersem, bilmem şaşırır mısınız? Ben, kendi payıma, şaşırdım. Samih Rifat’ın deyişiyle “safyürekli” resimleriyle tanınan Gümrükçü Rousseau’yu biliyordum, ama yazar Gümrükçü Niko’yu nereden bilebilirdim ki...
Neyse, ne kadar sonra farkında değilim, en sonunda gümrüğün kapısından çıkınca, benden önce çıkan dostlarımı beni merak içinde bekler buldum. Olup biteni anlatınca onlar da hem şaşırdılar, hem de yürekleri serinledi kuşkusuz.
“Gördünüz mü,” dedim, “bir de edebiyat işe yaramaz derler, bal gibi de yararmış, rahat rahat geçtim gümrükten!”
Şaka bir yana. Ertesi gün, müdavimleri daha çok Koslular olan Ta Votsalakia’da plomarilerimizi yudumlarken konu yeniden açıldığında Mario Vargas Llosa’nın sözleri geçti aklımdan:
“Bütün uluslardan insanlar temelde eşittir, onların arasına ayrımcılık, korku ve sömürü tohumlarını eken yalnızca adaletsizliktir. İnsanları önyargının, ırkçılığın, dinsel ya da siyasal bağnazlığın ve kendi dışındaki her şeyi dışlayan milliyetçiliğin aptallıklarına karşı, tüm büyük edebiyat yapıtlarında karşımıza çıkan bu hakikatten daha iyi hiçbir şey koruyamaz.”
Llosa’ya bakılırsa, edebiyatın insanlar arasında kurduğu kardeşlik bağı, onların diyaloğa girmelerini, ortak bir köken ve ortak bir ereğin bilincine varmalarını sağlayarak tüm engelleri aşabilirdi.
Evet, edebiyatın insanlar arasında kurduğu kardeşlik bağı, Gümrükçü Niko’yla aramızdaki bavul engelini aşmıştı...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
En Çok Okunan Haberler
- Hayatını kaybetti!
- Mansur Yavaş'tan TBMM'ye flaş çağrı!
- TÜİK ekim ayı enflasyon verilerini açıkladı
- AKP’li vekilin PKK yöneticisiyle fotoğrafı gündem oldu!
- 'Erken seçim' çağrısı: CHP tarih verdi
- Serdar Ortaç son malını da satışa çıkardı!
- 'Atatürk ile Cumhuriyet ile bayrak ile...'
- İşte Belediye Başkanı'nı öldüren saldırganın ifadesi!
- İşte sıfır faizli kredi veren bankalar…
- AKP'den kayyum için ilk açıklama