‘Hoca’nın Hiç mi Suçu Yok?

07 Mart 2014 Cuma

Tam gazeteniz baskıya girecek veya programınız yayına...
Bir internet sitesine “Az sonra filancanın ses bandını yayınlayacağız” uyarısı düşüyor.
Zaten haftalardır gözünüz hep o sitelerde...
Merakla beklemeye başlıyorsunuz.
Ve tıkladığınızda meslek hayatınız boyunca örneğini görmediğiniz kıymette bir konuşma kaydı dinliyorsunuz:
Başbakan oğluna evdeki paraları acilen “sıfırlamasını” söylüyor.
Veya yandaşı işadamına büyük bir ihale için telkinlerde bulunuyor.
Ya da Adalet Bakanı ile Danıştay’a kimin başkan olacağını veya bir davaya nasıl müdahale edeceklerini konuşuyor.
Türkiye’nin tarihinde bu kadar “büyük haber” yok.
Ve son birkaç aydır, o haberlerden neredeyse her gün birkaç tane düşüyor.
Gözlerimiz faltaşı gibi açık...
Kulaklarımıza inanamıyoruz.
Dilimiz, nutkumuz tutuluyor.

***

Medyada üçe bölündük:
Bazılarımız iştahla yayınlıyor bu kayıtları...
Bazılarımız görmezden geliyor.
Bazılarımız ise ikircikli; kenardan izliyor.
Ben yayınlayanlar arasındayım. Bir Başbakan’ın yargıya, ihaleye müdahale etmesi, oğluna “Evde stokladığımız paraları sıfırla” demesi nasıl görmezden gelinebilir?
Bunları yok sayanların, nasıl “Gazeteciyim” diyebildiklerine şaşıyorum.
Ama eli kaşındığı halde, ilkesel nedenlerle yayınlamakta kararsızlananları da anlıyorum. Bir defa, bu haberler hiç bilmediğimiz bir kaynaktan geliyor.
Telefon kaydındakiler ya görüşmüyor ya “Montaj” deyip geçiyor. Yani haberi doğrulatma şansımız da yok.
Daha da önemlisi, yasadışı kayıtlar, daha önce birçok tuzak davada kanıt olarak kullanılmış, suçsuz insanları mahkûm etmeye yaramış ve o dönem buna karşı çıkmışız.
Birçok meslektaşımız da o zaman karşı çıktıkları yönteme, bugün “işimize geliyor” diye itibar etmenin çifte standart olduğunu düşünerek mevzuya uzak duruyor.
Onlara da hak vermiyor değilim. Ancak yine de bu içeriğin görmezden gelinemeyeceğine inanıyorum.
Ayıp olduğunu bile bile komşusunun evini dikizleyen biri, kendisinden çalınan eşyaların odaya istiflediğini gördü diyelim
Dikizleme mi sorgulanır, istifleme mi?

***

Benim bulabildiğim çözüm, iki suçu birlikte deşifre etmek:
Başbakan’ın konuşmalarındaki müdahaleler de ağır suç, Başbakan’ın (hepimizin) telefonunu illegal olarak dinlemek de...
İkisine birlikte karşı çıkmalıyız.
Hem bizi soyan “devlet”e, hem bizi dinleyen “paralel devlet”e bayrak açmalıyız.
“Hırsızın hiç mi suçu yok” diye soran Hoca fıkrasına atfen, “Hoca’nın hiç mi suçu yok” sorusunu ihmal etmemeliyiz.
Şöyle düşünün:
Birileri yıllarca hükümetle el ele hepimizi dinledi, kayıtları stokladı. Şimdi bilmediğimiz bir nedenle ortaklık bozulduğundan, baştan beri bildiği hırsızlığı deşifre ediyor.
Medyayı, interneti, bizleri kullanarak iktidarı devirmenin ve yeni ortaklarla yeniden iktidara gelmenin yolunu açıyor.
Birçok muhalif de ardını düşünmeden elini ovuşturuyor.
Oysa yarın işler değiştiğinde, o kayıtlar belki yeni iktidar pazarlıklarında şantaj olarak kullanılacak.
“Arşiv”, sahibini yeniden iktidara taşıyacak.
Siz “Kurtulduk” sanırken o, yeni ortaklarla yola devam edecek.

***

Bu tuzağa düşmemenin ama ortaya çıkan hırsızlığı da görmezden gelmemenin yolu, iki suçu birlikte deşifre etmek, ikisiyle aynı anda mücadele etmektir.
Çöplük üstüne temiz toplum kurulamaz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları