Bedri Baykam
Bedri Baykam bedri.baykam@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yargı siyasi aidiyete göre işliyor

15 Aralık 2022 Perşembe

Bu makalem, yayına verilmek üzere iken İmamoğlu’na verilen akıldışı ceza gündemimize bomba gibi düştü. İnsan artık gerçekten anlıyor ki Türkiye’de hukuk AKP’lilere farklı muhaliflere farklı uygulanıyor; kimse de kalkıp bunun aksini iddia edemez! Gerçekten inanamıyorum! Söz konusu edilen ve suç olarak tanımlanan “ahmak” kelimesini, İmamoğlu’ndan önce İçişleri Bakanı İmamoğlu hakkında en ağır şekilde kullandı! Türkiye’de siyasetin zirvesinde olan beyefendinin kimler için hangi kelimeleri veya cümleleri kullandığını burada yazmaya kalkışsak ne kadar yer işgal eder veya neler olur siz karar verin! Ama hepimiz biliyoruz ki bu haber İmamoğlu’nun siyasi kariyerine büyük bir katkı yapacak yolun sonunda!

Diğer gündemimize dönersek, Timur Soykan’ın haberini aldığımızdan beri, yaklaşık on gündür içimizdeki hırsın, hıncın, öfkenin, tiksintinin bir an olsun hafiflemediği, adaletin en keskin şekilde tecelli etmediği sürece hiçbirimizin sakinleşemeyeceği bir olayla karşı karşıyayız. Hani 2011’de basına yansıyan ve tüm kasabanın “ileri gelenleri” tarafından neredeyse yıllarca istismar edilen, sürekli ırzına geçilen N.Ç. vardı ya! Koca koca adamlar kravat taktıkları için suçlarında indirime gidilmişti!

Bu toplumun büyük bölümü sindiremese de, bir şekilde gündem yoğunluğuyla bu adaletsizliğe “alışmak” zorunda kalmıştı. Şimdi aynı toplum 18 yıl önce 6 yaşında iken, İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu olan babası Yusuf Ziya Gümüşel tarafından, 29 yaşındaki Kadir İstekli adlı müritle evlendirilen H.G.K.’yi, bu acı ve adaletsiz hikâyede kaderine terk etmemekte kararlı görünüyor.

İşin en ibretlik tarafı, bu dünya çapındaki rezilliği ortaya çıkaran Birgün gazetesi yazarı Timur Soykan için, birilerinin linç kampanyası yürütmesi. Misvak adındaki dergi “Fadime Şahin infialini tekrarlamak isteyerek İslam’a saldıran Timur Soykan ve zihniyeti tutuklansın” şeklinde bir hedef gösterme çalışmasına cüret edebildi… Hiranur Vakfı ise “vakanın aile içinde yaşandığını” aktararak aklı sıra bir savunma yapmış olduğunu zannetti! Ülke maalesef bu noktalara kadar geriletilmiş…

Timur Soykan’ı tebrik etmenin yanı sıra, bu toplumda “insan” olduğunu iddia eden herkesin, bu cesur gazeteciye dil uzatmaya kalkacak her sefilin alnını karışlamaya hazır olması çok önemli.

AKP’Lİ SİYASİLER AĞIZLARINDAN ÇIKANLARI TARTIYOR MU?

Biliyorsunuz fazla değil, birkaç ay önce, AKP’nin önde gelen isimlerinden Mahir Ünal, Cumhuriyet’in dilimize ve düşünce oluşturma kapasitemize (!) verdiğini iddia ettiği zararlar konusunda akıl almaz laflar edince, oluşan kamuoyu baskısı sonucunda istifa etmek zorunda kalmıştı. Peki ya bu kadar hassas bir konuda kendince inciler dizen Bekir Bozdağ, istifa müessesini sizce gündemine almalı mıydı? Bildiğiniz gibi, kendisi. 2016’da Türkiye'yi ayağa kaldıran ve tecavüzcülere af getiren düzenleme ile ilgili yaptığı açıklamada “Ailenin ve küçüğün rızası” diye bir kavram ileri sürmüş, canlı yayında çocuğun “kendi iradesi ile karar alabileceği” anlamına gelen cümleler sarf etmişti:

“Bunlar tecavüzcü değil, bunlar cinsel istismar suçunu zorla işlemiş olan kişiler değil, bunlar tamamen ailelerin ve küçüğün rızası ile yapılmış işler”… Daha önce duymamışsanız bu sözleri uydurma zannedebilirsiniz. Ama maalesef ben kaç kere CNN Türk ekranlarındaki canlı yayın bandından izledim; Bozdağ bu sözleri benzer başka bir ortam için kullanmış olsa bile, bugün bu cümleler bu vaka içinde geçerli olarak durumu algılayacak ve özellikle algılatacak fazlasıyla beyin var ülkemizde! Bozdağ bu sözlerinin, 18 yaş altı çocukların istismarını aklamak için kullanılabileceğini düşünemiyor mu?

Bence Bozdağ, şayet partisine daha büyük zararlar vermek istemiyorsa, bu olaydan sonra istifayı bile düşünebilir veya bambaşka bir basın toplantısı düzenleyerek bizim hiçbir şekilde kabul edemeyeceğimiz sözlerine izahat getirmeye çalışabilir.

Soruyorum, şu koşullarda neyin adaletinden, neyin “Bakanlığı”ndan söz ediyoruz?! Bu konuda hangi hukuksuzluğu sığdırabiliriz bu küçücük sütuna? Doğum kaydı istemeden, sahte kemik yaşı raporuna tav olan savcılar mı istersiniz? Bu konuda resmi belgede sahtecilik soruşturmasının yıllar geçmesine rağmen tamamlanmaması gibi durumlar mı istersiniz, mağdure H.G.K.’nin şikayet dilekçesinin kendi müracaatından ancak iki yıl sonra davaya dönüşmesi garabetini mi istersiniz, iddianamede suçlamaların odağındaki “şeyh”, baba Yusuf Ziya Gümüşel’in ifadesinin yer almaması komedyasını mı istersiniz, 67 yıla kadar hapis istenirken suçluların hiçbirinin tek bir gün bile gözaltına alınmaması gibi isyan ettirici detaylar mı istersiniz? Sanıkların hiçbiri hakkında yurtdışına çıkış yasağı getirilmemesini mi istersiniz? Maalesef burada keseceğim. Çünkü bunun gibi sayısız hukuksuzluk örneğini saymaya devam edersek, ben de beyin sağlığımı kaybedeceğim, okur olarak siz de!

İSYAN ETTİRECEK KONU BOLLUĞUNDA YÜZÜYORUZ...

Biz isyan ediyoruz da, yaşananlar karşısında bu hükümet niye isyan etmiyor, niye bu zulme karşı öfkelenmiyor, neden hızla adaleti tesis etmiyor diye bir de bunun için isyan ediyoruz!

Sosyal medyada gezen videolardan birinde, sakallı bir “sözde din adamı” en bilgiç edayla bu dinde her yaştan insanın her yaştaki insanla evlenebileceğini ve bunun da hiçbir mahsuru olmadığını, isterse 6 yaşında bir çocuğun 80 yaşında bir adamla da evlenebileceğini, kendinden emin bir üslupla anlatıyordu. Peki sonra ne olmuş biliyor musunuz? Suça teşvik iddiasıyla açılan dosya, sonunda “dini yorum özgürlüğü” adı altında aklanmış! Yahu hangi din dünyada bu kadar gaddar, zalim, düşüncesiz de, siz şimdi bu akıl almaz yaklaşımı utanmadan Müslümanlığa yapıştırmaya kalkışabiliyorsunuz? Bu ne cüret? Bütün bu sefiller, yalnız cinsel istismara ve tecavüze teşvikten değil, Müslümanlığa hakaret ve toplumu dinden soğutmaya çalışmak adına da ayrıca takibata uğramalı! Sonu gelmiyor ki! Bilhassa Ensar Davası’yla toplumun gündemine oturan “tarikatlar ve çocuk istismarı” gerçekliği, biraz internet arşivlerini tarayınca sayısız örnekle bugünlere uzanan bir “sistematik hastalık” olarak karşımıza çıkıyor. O günlerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun “bir kerelik” diye nitelediği Ensar Vakfı olayı hasır altı edildikçe, benzer vakaların ardı arkası kesilmedi. Bir haberde öğreniyoruz ki Yalova'da 12 yaşındaki U.E. yurtta Kuran ve Türkçe dersi veren 26 yaşındaki M.Z. tarafından istismar ediliyor; işler saklanamaz boyuta gelince fail “nefsime uydum” diyerek kendini savunabiliyor. Bir başka olayda Sakarya’nın Akyazı ilçesindeki yazlık dergahında, 11 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda bulunan bir şeyhin, tecavüz sonrası çocuğa 100 lira vererek susturmaya çalıştığı, istismarın aile içinde duyulması üzerine de çocuğun babasına 70 bin lira teklif edildiği ortaya çıkıyor. Denizli’de bir başka tarikata ait yurtta, 12 yaşındaki erkek öğrenci, bir belletmenin defalarca tecavüzüne uğruyor, yurt müdürü olayın üstünü kapatmaya çalışırken, öğrencinin teşebbüs öncesi intihar notunun bulunmasıyla gerçekler ortaya çıkıyor. Yakın zamanda yaşanmış tüm bu korkunç sapkınlıkların basın izdüşümleri göğsümüzü daraltmaya yeterken, her şafak vakti yeni bir tarikat ve çocuk istismarı haberi gazete ve televizyonlarda baş köşeye oturuyor! Bu bir kabus!

SESSİZ KALANLAR ORDUSU...

Cumhurbaşkanı, H.G.K. konusunda aradan on gün geçtikten sonra ilk defa ağzını açıyor, o da o ana kadar bakanlıkların ve sorumluların hiçbir hata yapmadıklarını vurgulamak için! Diyanet mi dediniz? Duyar gibi oldum da... Merak etmeyin, onlar da bu konuda işler tamamen saklanamaz noktaya gelene dek uyumakla, atlamakla, sessiz kalmakla ve sular bulandığında topa girmemekle meşguller!

Değerli okurlar bu konuyu ben burada bırakayım, siz yazmaya devam edin... Ailenin insafsızlığını, sefilliğini, hukukun kendini yok edercesine suçluları koruma yarışına girişini, benim bu sütuna sığdıramadığım her şeyi yazın!

Allah herkese her şeyden önce beyin sağlığı, vicdan ve gerçek bir insan kalbi versin... Yoksa arta kalanlar hiçbir şey değil, inanın bana.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları