Barış Doster

Yerli ve milli dış politika nasıl yapılır?

02 Ocak 2021 Cumartesi

Tarihi, dış politikayı, uluslararası ilişkileri inceleyenler; olayları, olguları, gelişmeleri dönemlere ayırarak ele alırlar. İki savaş arası dönem gibi, Soğuk Savaş dönemi gibi, Soğuk Savaş sonrası gibi… Son 20 yıla baktığımızda, 11 Eylül 2001 terör eylemlerinin, 2010 yılı aralık ayında Tunus’ta başlayan ve hızla yayılan Arap Baharı’nın, 2019 yılı sonundan itibaren Covid-19 salgınının, kısa sürede dünyayı etkilediğini görüyoruz. Yakın geçmişe ilişkin yapılan yorumlarda da zaten görülüyor bu tarihsel göndermeler. Elbette bu önemli olaylara başkalarını eklemek mümkün…

Ülkelerin dış politikadaki başarısını belirleyen önemli etkenler arasında, beklenmedik olaylara karşı verdikleri tepkilerin doğruluğu, aldıkları önlemlerin etkinliği, gelişmelere uyum gösterebilme kabiliyeti, bünyelerini bu sorunlardan koruyabilme becerisi de var…  

Peki, iktidar blokunun dış politika karnesi nasıl? Kırıklarla dolu. İstikrar yok. Tutarlılık yok. Öngörülebilirlik yok. Geçmişte, yeni Osmanlıcılık, yeni Abdülhamitçilik, değerli yalnızlık, Kıbrıs açılımı, Ermenistan açılımı, Avrupa Birliği açılımı, başarısızlığı müseccel adımlardı. Suriye’deki tablo malum, Doğu Akdeniz’deki yalnızlık yıpratıcı. Rusya’dan S-400 alınması doğruydu, ama sistem bir türlü aktif hale getirilemedi şimdiye dek. Sudan bahanelerle ertelendi.  

Libya’da Birleşmiş Milletler tarafından tanınan Ulusal Uzlaşı Hükümeti ile gecikerek de olsa deniz yetki alanlarının paylaşımına ilişkin anlaşma imzalamak olumluydu. Lakin Libya’da da işler umulduğu gibi değil. Suriye, Irak ve İran’la ilişkilerde, bir türlü Soğuk Savaş ezberinden kurtulamamak, ABD’nin Türkiye’ye yönelik düşmanlığını görmezden gelmek, atılan kimi taktik adımlara karşın, beklenen stratejik hedeflere ulaşılmasını engelledi. Diplomasinin arkasına silahlı gücü koymak yerine, tersine, önce silahlı gücü devreye sokmak, hem devlet kapasitesini zorladı hem caydırıcılığı aşındırdı. Çünkü ekonomik ve teknolojik ölçekte, enerji tedarikinde dışa bağımlı olmak, dış politikada da etki alanını sınırlıyor.   

İÇ VE DIŞ POLİTİKANIN ETKİLEŞİMİ  

Dahası var. Dış politikayı, tamamen iç siyasette kullanmak için kurgulamak, dışarıda inandırıcı olmuyor. İçeride de bir süre iş yaptıktan sonra aşınıyor, inandırıcılığı azalıyor. Dış politikada mezhepçilik yapmak (Suriye’de Esad’a karşı), etnikçilik yapmak (Irak’ta Bağdat’a karşı, Barzani’nin yanında), etkinliği, saygınlığı, itibarı, caydırıcılığı azaltıyor. İçeride, “çözüm süreci” denilen çöküş ve çözülme döneminde HDP ile işbirliği yapınca Irak’ta başka, çözüm süreci bitince başka türlü davranmak, Türkiye’ye diplomaside kazandırmadı. İçeride, ikinci cumhuriyetçilerle, yetmez ama evetçilerle, liberallerle, liberal solcularla (ne demekse o) ittifak yapınca AB’ye karşı başka, onlarla ittifak bitince AB’ye karşı başka siyaset gütmek, Türkiye’nin etkinliğini artırmadı.  

Son yıllarda Abdullah Gül’den medet umanlar, Ahmet Davutoğlu’nu alkışlayanlar, Ali Babacan’ın “vizyonunu ve misyonunu” övenler, keşke tarih okusalar. Keşke siyasal iktisat bilseler. Keşke özeleştiri verseler.  

Kavranması gereken şu: Yerli ve milli olmak da zordur, emperyalizme karşı mücadele etmek de. Tutarlılık, kararlılık, süreklilik, cesaret, akıl, bilgi, emek ve ideolojik berraklık gerektirir. Bunun yolu da öncelikle ve özellikle Kuvayı Milliyeci olmaktan geçer. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları