Barış Doster

‘Yeni’ sıfatının tehlikesi ve CHP

01 Ağustos 2020 Cumartesi

CHP, geçen hafta sonu 37. olağan kurultayını yaptı. CHP Genel Başkanı rahattı. Hem yerel seçimlerdeki başarısı hem Millet İttifakı’ndaki öncü konumu nedeniyle eli güçlüydü. Öyle ki, rakipleri, aday olmak için gerekli delege imzasını bile bulamadılar. Asıl yarış, parti meclisi için yaşandı. Bu yarışta da aynen delegasyonda olduğu gibi, bazı büyükşehirlerin il başkanlarının, belediye başkanlarının ağırlığı ve rekabeti dikkat çekti. Konumuz bu değil. CHP’nin ideolojisi, yönelimi, öncelikleri...

Türkiye Cumhuriyeti’nin ve CHP’nin kurucusu Atatürk’ün, Cumhuriyet ile ilgili yaptığı en güçlü ideolojik tanımlardan biri şudur: “Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.” Büyük önder, partisinin tanımını da şöyle yapar: “Devrimin siyasal örgütü.” İdeolojik netlik, izlenecek siyaseti, saptanacak stratejiyi, öncelikli hedefleri ve örgütsel yapıyı belirlediğinden, Atatürk bu konuda hassastır. Hassasiyeti, öncü kadrolara, CHP’nin ilkelerine yansımıştır. Birbirinin tamamlayanı, bütünleyeni, olmazsa olmazı olan; Cumhuriyet Devrimi programının özeti, simgesi olarak bilinen Altı Ok da o tarihsel şartlarda, ülkemizin ihtiyaçlarından doğmuştur. Geçerlidir, günceldir.

Bu tarihsel, kavramsal, kuramsal ve kurumsal özeti yapmamızın nedeni, ana muhalefet partisindeki “yeni” merakı ve “yeni” arayışlar. Belirtmek gerekir ki, adının önüne “yeni” sıfatı ekleyen her hareket ille de yeni, çağdaş, ilerici olmaz. Hatta sıklıkla en gerici, en tutucu, en vahşi kapitalist siyasetleri savunur. “Yeni” sıfatı da bu gericiliği gizlemek, saklamak, perdelemek içindir. Anımsayalım, daha birkaç yıl öncesine kadar, iktidar bloku, o dönemki ortakları ile birlikte sürekli “Yeni Türkiye” deyip duruyordu. “Yeni Türkiye” programını da CIA Türkiye ve Ortadoğu masası eski şefi Graham Fuller yazmıştı. Kitabının adı, “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” idi (Timaş Yayınları, İstanbul). Fuller, iktidar blokunun akıl hocalığını yaptığı günlerde, Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı tezleriyle, bilumum açılım projelerindeki fikirleriyle gündemdeydi. En son 15 Temmuz gecesinden hatırlıyoruz kendisini.

İktidarın eskisinden yeni çıkmaz

Kimlerdi iktidarın o günkü müttefikleri? Numaracı Cumhuriyetçiler, o günlerde cemaat denen FETÖ, etnikçiler, mezhepçiler, solun döküntüleri. 2010’daki anayasa referandumunu, “yetmez ama evet” kampanyasının öncülerini hatırlayalım. Bu isimlerden kaçı, HDP yönetiminde görev aldılar? Kaçı, FETÖ’nün Abant Platformu’nun müdavimi, medyasının vitriniydiler? Kaçı, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kaçtı veya tutuklandı? Kaçı, AKP’den mebus oldu? Kaçı, iktidara yakın medyada öne çıktı? Kaçı, bir zamanlar Cem Boyner ve arkadaşlarının kurduğu numaracı Cumhuriyetçi, süper liberal Yeni Demokrasi Hareketi’nin (YDH) kurucuları arasındaydılar? Kaçı, SHP’li, CHP’li kültür bakanlarına danışmanlık yapmıştı? Kaçı, CHP’nin, DİSK’in genel başkanlarına akıl vermişti? Liste uzundur. Hazindir.

O nedenle “yeni” deyince düşünmek, şüphe duymak gerekir. İdeolojik berraklık, politik tutarlılık, sınıf bilinci ve örgütlü mücadele belirleyicidir. CHP Genel Başkanı’nın gazetemizde yazdığı ve kurultayda vurguladığının aksine, devletçilik sosyal devlete indirgenemez. Devletçiliğin önüne, “yeni” sıfatı eklemek gereksizdir. Devletçilik; sosyal devletten fazlasıdır. Kamucu, halkçı, planlamacı bir ekonomi; devletin girişimci olduğu, ekonomiye farklı araç ve yöntemlerle müdahale ettiği bir ekonomik model yüksek sesle savunulmalıdır. Aksi halde özgürlükçü, adil, eşit bir düzen kurulamaz. Kapitalizmin yarattığı derin eşitsizlik, salgın hastalıkla birlikte, bir kez daha saklanamayacak şekilde dünya gündemine girdiğinde, Batı’da sosyal demokrasi de yetersiz kalmıştır. Kaldı ki sosyal demokrasi; tarihsel, siyasal olarak Avrupa’nın gelişmiş, merkez, sanayileşmiş, emperyalist ülkelerinde doğup iktidar olmuştur. CHP ise Avrupa’daki gibi Marksist ideolojinin sağa, merkeze kaymasıyla değil, emperyalistlere ve uzantılarına karşı verilen Kurtuluş Savaşı koşullarında kurulmuştur. O yüzden Cumhuriyetçi, millici, halkçı, devrimci, antiemperyalist kadroların partisidir. Cumhuriyeti kuran, çok partili hayata geçişi sağlayan, tarihsel süreklilik içinde ortanın solunu benimseyen partidir.  

İdris Küçükömer ve Kemal Tahir etkisi

Korkmadan yinelemeli: siyaset ideolojidir. İdeolojisiz siyaset demagojidir. Bu gerçeği görmeden siyaset yapılmaz. Hele solda, hiç yapılmaz. Deniz Baykal liderliğindeki CHP’nin, 24 Aralık 1995 genel seçimleri öncesi, “Dünyada yeni sol, Türkiye’de yeni CHP” dediğini hatırlamıyor muyuz? Ne çıktı “yeni sol, yeni CHP, yeni Türkiye” sloganından? CHP, barajı kıl payı aştı. Sonra? 1999 seçimlerinde barajı geçemedi. CHP’nin İdris Küçükömer’den fazla etkilenmiş, kendini solda sanan, özde sağcı kadroları ve başarılı bir romancı olduğu halde, tarih tezi hayli tartışmalı olan Kemal Tahir hayranı yöneticileri, siyaseten umduklarını bulamadılar. “Tahiriler” diye bilinen isimler arasında Bülent Ecevit, İsmail Cem, Kemal Derviş gibi siyasetçiler de vardı. Sonuç? Sağa kaydılar. Özellikle Cem ve Derviş, hayli Batıcı ve liberaldiler.

Sözün özü: Siyasette kararlılık ve tutarlılık, inandırıcılığı getirir. İnandırıcılık, büyümeyi sağlar. Parti ideolojisini içselleştirmemiş kişileri öne çıkarıp partinin geçmişini ve ideolojisini savunurken ürkek, çekingen davranmak; kurultay kazandırsa da seçim kazandırmaz. CHP’nin iktidar artığı “yeni dostlara”, etnikçilere, mezhepçilere, liberallere değil, Cumhuriyet yurttaşlarından oluşan solcu, Atatürkçü, devrimci yoldaşlara ihtiyacı vardır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları