Barış Doster

Salgın hastalık, laiklik ve özgür bilim

11 Nisan 2020 Cumartesi

Salgın hastalık, pek çok kavramın daha iyi anlaşılmasını sağlıyor. Pek çok ilkenin, değerin, kurumun, yasanın önemini daha iyi kavratıyor. Hür düşüncenin, özgür bilimin, özerk bilim kurumlarının, laik devlet ve toplum düzeninin, ehliyet ve liyakatin, sosyal devletin, kamucu sağlık hizmetlerinin kıymetini daha iyi anlıyor pek çok insan.

Akademinin bilimselliği, nesnelliği, özerkliği, etkinliği, Sağlık Bakanlığı’nca oluşturulan bilim kurulları üzerinden de tartışılıyor birkaç gündür. Özdemir İnce, dünkü yazısında laikliğin önemine bir kez daha değindi. İlhan Selçuk, sıkça laiklik ve aydınlanmayı gündeme getirir, “bilimin dinden, aklın inançtan bağımsızlığını kazanmasının” önemini vurgulardı. Gazetemiz, haber ve yorumlarında laikliğin tarihsel, siyasal, toplumsal, felsefi, hukuksal yönünü en çok işleyen yayın organıdır.

Son yıllarda kimi sosyalistlerin, kimi liberallerin, kimi sosyal demokratların yaygın fakat yanlış olarak kullandıkları “sekülerizm” değildir laiklik. Farklıdır. Türkiye Cumhuriyeti, laik bir devlettir. Fransa da öyle. ABD ve Britanya’da ise sekülerizm söz konusudur.

Büyük düşünürümüz Niyazi Berkes, (1908’de Kıbrıs’ta doğmuştur, adı Resneli Niyazi’den gelir, ikiz kardeşinin adı Enver’dir) Türkiye'de Çağdaşlaşma (Yapı Kredi Yayınları, İstanbul) adlı çok önemli eserinde, sekülerizmin karşılığı olarak “dünyevileşme” kavramını kullanır.

Atatürk’ün devleti, toplumu, hukuku, eğitimi laikleştiren adımlarının ne kadar önemli olduğunu, ne denli kök saldığını anlamak; Türkiye’nin 57 İslam devleti içindeki farkını, önemini, özgünlüğünü kavramak için, bu tarihsel süreci iyi bilmek gerekir. Çünkü aksi yönde, hem de 1950’den beri atılan onca adıma rağmen, toplumda laiklik, yabana atılamayacak ölçüde kök salmıştır.

Diyanet ve devlet işleri

Son yıllarda yapılan araştırmalar, toplumun, laikliği giderek daha fazla sahiplendiğini göstermektedir. Emperyalizm destekli terör örgütü FETÖ’nün, 15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişimi sonrasında bu eğilim daha da güçlenmiştir.

Kısa süre önce Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) tarafından, Türkiye genelinde yapılan laiklik konulu anket de bu gidişatı doğrulamaktadır. Türkiye gibi, ABD’nin Yeşil Kuşak, Ilımlı İslam ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin hedefi olmuş bir ülkede, içeriden ve dışarıdan, siyasal İslama yapılan onca yatırıma karşın, toplumun büyük bölümünün laikliği sahiplenmesi kayda değerdir.

SODEV Başkanı Ertan Aksoy, bu durumu şöyle yorumlamaktadır: “Ankete göre; toplumda laiklik karşıtlarının oranı, yüzde 10.3. Laiklik dinsizliktir diyenlerin oranı, yüzde 2.8. Bu durum, solda siyaset yapan bazılarının AKP tabanına ilişkin yargılarının geçerli olmadığını gösteriyor. Yani AKP’ye oy veren seçmenlerin hepsi laiklik karşıtı değil. O nedenle, laikliği konuşursak oy kaybederiz yaklaşımı doğru değil. Laikliği konuşmak doğru ama tek başına yetersiz. Laiklikle birlikte ekonomiyi, işsizliği, yoksulluğu, hayat pahalılığını da konuşmak gerekiyor. Laikliğin tehdit altında olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 30.1. Çoğunluğu sol seçmen. Laikliğin tehdit altında olmadığını düşünenlerin oranı yüzde 43.1. Çoğunluğu sağ seçmen. Devletin işleyişi konusunda, laikliğin tehdit altında olmadığını düşünenler bile, devlet içindeki İslamcı yapılardan rahatsızlar. Diyanet, devlet işlerinde etkili olmamalı diyenlerin oranı yüzde 52.5. Toplum siyasilerden daha ileride.

Sözün özü; Cumhuriyet, demokrasi, laiklik altın üçgendir. Kıymetini bilelim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları