Barış Doster

Orta Asya, Türk Cumhuriyetleri ve Kazakistan

16 Ocak 2021 Cumartesi

ABD’de yaşananlar, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler, yakın çevremizde olanlar, Suriye, Doğu Akdeniz, Libya, Karabağ gibi konu başlıkları gündemde öne çıkarken, Orta Asya’yı ihmal etmemek gerekiyor. Çünkü bu coğrafya önemli. Tarihi, siyasi, kültürel, jeopolitik, stratejik, ekonomik yönleriyle değerli. Hem büyük güçlerin hem bölgesel güçlerin bu bölgede etkili olmak için zorlu bir rekabet içinde oldukları malum. 19. yüzyılda, bölgedeki Rus - İngiliz rekabetine “Büyük Oyun” dendiği unutulmamalı.    

Türkiye için konu daha hassas. Türk dünyası boyutuyla, enerji boyutuyla, ticaret boyutuyla, rekabet ve işbirliği boyutuyla. Türk dünyasının henüz AB benzeri bir siyasi birlikten, Gümrük Birliği benzeri bir iktisadi birlikten uzak olduğu, Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinin aralarında kimi sorunlar yaşadığı bir gerçek. Türkiye’yle ilişkilerden çok, Rusya ve Çin’le ilişkileri önemsedikleri de öyle. Lakin dünyanın güç merkezinin batıdan doğuya, Atlantik’ten Avrasya’ya kaydığı dönemde Türkiye’nin, Azerbaycan’ın, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin, Avrasya’daki gelişmeleri de gözetip olabildiğince yakın işbirliğine gitmesi zorunlu. Tarih bunu dayatıyor. Jeopolitik bunu dayatıyor. Şartlar ve ihtiyaçlar bunu dayatıyor. KKTC’nin tanınması için de böyle bir işbirliği şart.  

Bağımsızlık ve vatanseverlik 

 Orta Asya Türk Cumhuriyetleri deyince, Kazakistan üzerinde özenle, özellikle, önemle durmak lazım. SSCB’nin dağılması sonrasında, kuruluş ve kurumsallaşmanın mimarı olan Nursultan Nazarbayev, her açıdan çok başarılı ve güçlüydü. Entelektüel birikimiyle, bilge kişiliğiyle de dikkat çekti. Bunlara ilaveten biz Nazarbayev’in, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk hayranı olduğunu biliyoruz. Kazakistan’ın şimdiki cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev de aynı çizgiyi sürdürüyor. Kazakistan’ın bağımsızlığının 30. yıldönümü kutlamaları kapsamında, 5 Ocak’ta yayımlanan makalesinde, “Bağımsızlık her şeyden değerlidir” diyor. İlk 10 yılı, Kazakistan’ın temellerinin atıldığı dönem olarak tanımlıyor. Devletin simgelerinden yönetim sistemine, komşularla sınır müzakerelerinden ülkenin nükleer silahlardan tamamen arındırılmasına dek atılan önemli adımları sıralıyor. Anayasanın kabulü, ulusal para birimi, yabancı devletlerle diplomatik ilişkilerin kurulması, Kazakistan’ın önemli uluslararası kuruluşlara üye olması da ilk 10 yılın icraatları arasında.  

 Tokayev, makalesinde, “Kazakistan 2050 Stratejisi” kapsamında hedefin, en gelişmiş 30 ülke arasına girmek olduğunu belirtiyor. Yenilikçi sanayileşme ve kalkınmanın; siyasi ve iktisadi atılımları hızlandırmanın; adil toplum ve etkin devlet olmanın; halkı küreselleşmenin olumsuz etkilerinden korumanın; birliği, beraberliği, bilinci, bilgeliği pekiştirmenin önemine değiniyor. Yurttaşlarını tarihsel miras, kültürel değerler, temiz bir doğa ve çevre konusunda uyarıyor. Bu konularda görev ve sorumluluğun, yurttaşlarda olduğunu vurguluyor.  

 Tokayev’in makalesinin sonundaki şu sözler ise ders veriyor: “İnsan vatansever olarak doğmaz. Eğitim alarak yetişirken, toplumsal çevreyle etkileşim içinde, yurttaşlık kimliğinin oluşumu sürecinde vatansever olur. Kişisel hedef ve çıkarlarının kamu yararı ile uyumlu olduğunu düşünen, ülkesinin kalkınmasına önemli katkılar sağlayan kişi gerçekten mutlu olur... Bağımsız bir ülke olmak, onu ilan etmek veya devletin temellerini atmakla tamamlanmaz. Gerçek bağımsızlık mücadelesi; günlük çalışmayla, sürekli ve tutarlı ulusal politikayla sonsuza kadar sürer”.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları