Barış Doster

Maskeli balonun liberal solcuları

19 Eylül 2020 Cumartesi

Cumhuriyet şehidimiz Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, genelde sol, özelde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi CHP’deki liberal, mezhepçi, etnikçi, ikinci cumhuriyetçi yapılanmayı teşhir ederdi köşesinde sıklıkla. “Atatürk’e evet, Kemalizme hayır” diyenleri, partinin ideolojisini benimsemediği halde CHP’de siyaset yapanları, bu amaçla sinsi, kurnaz bir örgütlenme yürütenleri eleştirirdi. Yazılarında kararlı, tutarlı, yürekli, açık sözlü, ödünsüzdü. Öyle ki, 25 yıldır tanıdığı, birlikte siyaset yaptığı Tarhan Erdem’i anlattığı yazısında (“Güncel Bir Portre”, Cumhuriyet, 09.07.1999), Erdem’in sol bir partinin gerektirdiği ideolojik ve sınıfsal berraklıktan uzak olduğunu belirtmişti. Keza Erdal İnönü’nün, Ercan Karakaş’ın, Fikri Sağlar’ın yakın çalışma arkadaşları arasında olan Hasan Bülent Kahraman, Mehmet Altan gibi isimleri de sıkça köşesine taşırdı. “Maskeli balonun anlamı yok. Herkes yüzündeki maskeyi çıkarsın” derdi.  

Demokratik Cumhuriyet Programı’nın (DCP) başındaki Tarhan Erdem’i, açılım sürecinde “akil adamlar” heyetinden, AKP lehine yanıldığı anketlerden, Radikal gazetesindeki köşesinden, FETÖ’nün Taraf gazetesine verdiği röportajlardan, Abant Platformu’ndan da biliyoruz. DCP’den Mehmet Kabasakal, Aydın Uğur, Başar Yaltı, Bekir Ağırdır gibi isimleri anımsıyoruz. Artık DCP’nin adı anılmıyor. Düşünsel varisi, 10 Aralık Hareketi oldu. Bu hareket, CHP’de yönetimde, düşünsel bazda etkili. Bir zamanlar, “CHP kapatılsın, vakıf olsun” dediği halde hem de... 

İdeolojik berraklık, politik tutarlılık, ahlaki tavır    

Bu girişi yapmamızın nedeni, son günlerde CHP’de Atatürk üzerinden yapılan tartışma. Bu tartışmanın birkaç yönü var. İlki, en köklü, en derin olanı; tarihsel, ideolojik, politik. Çünkü CHP; Avrupa’da olduğu gibi Marksizmin sağa, merkeze kaymasıyla kurulmuş bir sosyal demokrat parti değil. Emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı veren kadroların kurduğu parti. Gelişmiş, merkez, kapitalist, emperyalist bir Avrupa ülkesinin partisi değil. Azgelişmiş, yarı sömürge durumuna düşmüş bir imparatorluğun son döneminde asker - sivil öncülerin, Kuvayi Milliyecilerin İstiklal Harbi koşullarında kurduğu parti. Almanya’nın, Fransa’nın, İngiltere’nin emperyalist işgal ve talan politikalarını destekleyen sosyal demokrat partilerine benzemiyor. Üçüncü dünyanın, mazlum milletlerin ilerici, devrimci, bağımsızlıkçı, millici, yurtsever partilerine benziyor. O nedenle daha kurulduğunda cumhuriyetçi, aydınlanmacı, devrimci olan CHP’nin, Avrupa’dan mülhem sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini benimsemesi, 1960’lar sonrasına rastlıyor. Bunda dünyada esen sol rüzgârların, 1961 Anayasası’nın, 1950 - 60 arasında bizde yaşanan politik, ekonomik, toplumsal gelişmelerin katkısı büyük.  

Dahası, CHP Atatürk’ün partisi. Cumhuriyeti kuran parti. O nedenle haklı, doğal, kaçınılmaz olarak kurucu ilke ve değerler, ulusal birlik, ülke bütünlüğü, tam bağımsızlık konularında kıskanç. Liberal sol ise CHP’nin kurucu ideolojisi ve tarihi işlevi konusunda hassas değil. Fazlaca sivil toplumcu, Avrupa Birlikçi. Aralarında etnikçiliği sosyalizm, mezhepçiliği komünizm, hemşericiliği Marksizm sanan çok kişi var. ABD kaynaklı programlara, AB’den gelen projelere, Alman vakıflarının verdiği fonlara açıklar. FETÖ’yü, tarikat ve cemaatleri sivil toplum kuruluşu olarak tanımlayan; etnik köken ile milliyet; ırk ile millet arasındaki farkı bilmeyen liberal solcu çok.  

Dillerinden özgürlük, demokrasi, insan hakları lafları düşmüyor. Ama üretim, mülkiyet, bölüşüm ilişkilerini konuşmayı sevmiyorlar. Antiemperyalist değiller. Üçüncü dünyacı hiç değiller. AB’den ve ABD’den demokrasi bekliyorlar. ABD’nin önceki başkanı Obama’yı “sosyalist” sanan var aralarında. Geçmişte Yeni Yüzyıl, Yeni Binyıl, Radikal, sonrasında FETÖ’nün Taraf’ı, bu tiplerin kümelendiği gazetelerdi.   

Yetmez ama evet güruhunun omurgasını oluşturan liberal solu, AKP’nin ilk döneminde bu partiye verdiği destekle de anımsıyoruz. CHP’de yıllarca siyaset yapıp sonra Ertuğrul Günay ile AKP’ye geçenler liberal soldandı, Haluk Özdalga, Zafer Üskül gibi. Türkiye’de sosyalist soldan Almanya’da milletvekilliğine, Mustafa Sarıgül’ün danışmanlığından AKP’ye uzanan, çiçeği burnunda diplomat Ozan Ceyhun’u liberal soldan biliyoruz. HDP içinde de Mithat Sancar, Sezai Temelli, Erol Katırcıoğlu, Saruhan Oluç ve Garo Paylan’ı yetmez ama evet kampanyasından hatırlıyoruz.  

Liberal soldaki bir diğer sorun, ahlaki. İlkelerine, değerlerine, programına inanmadığı bir partide siyaset yapmak, tutarlı, dürüst bir tavır değil. Kendisinin sağcı olduğunu söylemek yerine; emek - sermaye çelişkisinde sermayenin yanında saf tuttuğunu açıklamak yerine; sınıf siyasetini değil kimlik siyasetini benimsediğini belirtmek yerine; gerçek niyetlerini saklıyorlar, takıyye yapıyorlar, aklımızla alay ediyorlar.  

İşte bu yüzden inandırıcı olamıyorlar, güven vermiyorlar, samimi bulunmuyorlar.    



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları