Ayşe Emel Mesci

Soluk Mavi Nokta

25 Nisan 2022 Pazartesi

“Ruhu kararmak” deyiminin ne anlama geldiğini insana her şeyiyle hissettiren bir zaman diliminden geçiyoruz: savaş, salgın, açlık, yoksulluk, ırkçılık, düşmanlık, cehaletin egemenliği, yolsuzluk, yobazlık, çürüme...

Ruhum kararıyor. Üzerime yine iyice kasvet çöktüğü bir gün, “Herkese Bilim Teknoloji” dergisinde Burak Cem Coşkun ve Mehmet Özer’in kaleme aldığı “Evren evimiz… Anaksimandros babamız…” başlıklı ilginç yazıyla karşılaştım. 

ANAKSIMANDROS’TAN CARL SAGAN’A

Anadolu’dan çıkmış, günümüzden 2 bin 600 yıl önce yaşamış, Dünya’nın boşlukta durduğunu söylemiş, bilimsel yöntemin, özellikle de astronominin ilk temellerini atmış Miletli Anaksimandros’tan Voyager uydusuna ve evrene gönderilen mesaja, yani Carl Sagan başkanlığındaki bir kurul tarafından o uyduya yerleştirilen “Altın Plaklar”a uzanan düşündürücü bir yazı.

Anaksimandros’tan Sagan’a oradan da Voyager aracılığıyla yıldızlararası uzaya giden bağlantıyı ise evrendeki ortak dil, yani bilim kuruyor.

Voyager’ın görüntüleme ekibinin üyesi olan Carl Sagan’ın fikriyle gezegenimizden giderek uzaklaşan uydu, Dünya’nın da bir fotoğrafını çekiyor: Bu fotoğraf, Sagan’ın ünlü “Soluk Mavi Nokta” kitabının esin kaynağı. Şöyle diyor Coşkun ve Özer: “Voyager’ı uzaya gönderebilecek bilimsel yetkinliğe sahip olan insanlık, yine Voyager sayesinde kendisine dönüp bakma ve tüm insanlığı baştan sorgulama yetisi kazanmıştır.”

KENDİNE UZAKTAN BAKMAK

Evet, Carl Sagan’ın o fotoğrafı çektirmesinin nedeni, insanlığın bir an durup kendisine uzaktan bakmasını sağlamaktı.

“İşte orada. Orası evimiz. Bizler oradayız. Sevdiğiniz herkes, tanıdığınız herkes, duyduğunuz herkes, gelmiş geçmiş tüm insanlık orada yaşadı. Bütün neşe ve kederlerimiz, kendinden emin binlerce din, ideoloji ve ekonomik doktrin, bütün avcı ve toplayıcılar, bütün kahramanlar ve korkaklar, bütün uygarlık kuranlar ve yıkanlar, bütün krallar ve köylüler, bütün âşıklar, bütün anne ve babalar, umut dolu çocuklar, mucitler ve gezginler, bütün ahlak hocaları, bütün yozlaşmış politikacılar, bütün süper starlar, bütün büyük liderler, türümüzün tarihindeki tüm azizler ve günahkârlar gün ışığına asılı duran bu toz zerresi üzerinde yaşadılar. Dünya, muazzam kozmik alanda çok küçük bir sahnedir. (…) Bu küçücük noktanın bir köşesinde yaşayanların diğer bir köşede yaşayan ve farkları zorlukla ayırt edilebilenlere yaptıkları bitmek bilmeyen zorbalıkları düşünün. Yanlış anladıkları ne çok şey vardı, birbirlerini öldürmeye ne kadar da hevesliydiler, nefretleri ne kadar da ateşliydi. Afra tafralarımızın, hayali benmerkezciliğimizin ve evrende ayrıcalıklı olduğumuza dair yanılgımızın boyunun ölçüsü işte bu soluk mavi nokta tarafından alındı. Gezegenimiz onu saran devasa kozmik karanlıkta yapayalnız bir noktadır.”

Peki, insanlık gerçekten bir gün durup kendisine böyle bakmayı becerebilecek mi? Bir yanda Dünya’nın boşlukta durduğunu ilk söyleyen Anaksimandros’tan o boşluğu keşfe çıkan Voyager’a ve onun çektiği Dünya fotoğrafını yorumlayan Carl Sagan’a uzanan çizgiye bakınca umutlanıyor insan, sonra gözlerini yeryüzüne bu kez içeriden dikince, insanoğlunun kibrini, acımasızlığını, ahmaklığını görüyor.

Sagan’ın dediği gibi: “İnsan kibrinin ahmaklığını uzaktaki bu görüntüden daha iyi vurgulayan bir şey yok gibi. Bana göre bu görüntü birbirimize nezaketle yaklaşma, bu soluk mavi noktayı koruma ve gözetme sorumluluğumuza vurgu yapıyor. Şimdiye dek bildiğimiz tek yuva burası.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları