Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ustalarımdan biri, en iyilerinden biriydi…
Meclis’te yemin törenine daha bir saat var. Ama benim yazıyı gazeteye yollamam için bir saat bile kalmadı. 50 dakikada noktayı koy, yolla. Oysa yemin töreninde “laik” teriminin 550 milletvekili tarafından neredeyse 550 farklı söylenişini izleyip keyifli bir Tırmık yazmak vardı.
Eğer Cüneyt Arcayürek Ağabeyimin ölüm haberi gelip yüreğime yumruk gibi oturmasaydı…
Hayır şaşırmadım. Haftalardır bir hastane odasında dönüşü olmayan sağlık sorunlarıyla boğuşup uzatmaları oynadığını biliyordum, biliyorduk. Yine de telefondaki kısık ses, “Abi Cüneyt Bey… Cüneyt Arcayürek öldü” dediğinde yumruk yemiş gibi oluyorsun.
Hele mesleği geleneksel yöntemle, ustaçırak ilişkisi ile öğrenmişsen ve Cüneyt Arcayürek ustalarından biri, dahası ustalarının en iyilerinden biriyse…
Kadri Kayabal, Fuat Büte, Kemal Bisalman, Abdi İpekçi, Hasan Pulur, Haluk Yetiş, İlhan Selçuk, Mustafa Ekmekçi, Cüneyt Arcayürek…
Kimilerinin adını duydunuz, dahası okuru oldunuz, okuru olduğunuz için zenginleştiğinizi hissettiniz.
Kimilerini ise duymadınız, tanımadınız bile.
Olsun.
Her biri ustamdır ve her birinden bir şeyler kapmışımdır. Kimileri insafsızdı, acımasızca fırça attılar; kimileri engin bir hoşgörüyle elimden tutup acemiliklerimi törpülediler.
Öğrendiğim en önemli meslek ilkesi ne diye sorar mısınız?
Sorun: Köşe yazısı, röportaj, söyleşi, yorum, fıkra, makale… Hepsi tamam da gazetecilikte aslolan haberdir ve gazetecinin hası da habercidir…
Bunu öğrendim, bunu bildim. Bu mesleği de en çok bu yüzden sevdim. Kendimi bugün bile önce haberci olarak tanımlarım. Ondan ötesi olsa da olur, olmasa da…
Öyleyse dün yitirdiğimiz Cüneyt Abime gelebilirim…
***
1973 seçimleri için o Hürriyet’ten, ben Yeni Ortam’dan Demirel’in ve Ecevit’in seçim gezilerinin demirbaşına yazıldık. Bir hafta biriyle, öteki hafta öbürüyle. Cüneyt Ağabeyim namlı bir Ankara gazetecisi, ben henüz meslek tıfılı sayılıyorum.
Denizli’de Demirel’in mitingini izledik, haberlerimizi gazetelerimize yazdırdık ve o gece konaklayacağımız Pamukkale’deki bir motele kapağı attık. Akşam yemeği sonrasında da motelin bakımlı bahçesinde cigara tüttürüp geyik muhabbetleri kaynattık. Saat ilerledi. Epey kalabalık gazeteci grubumuz azalmaya başladı. “Haydi iyi geceler… Haydi yarın görüşürüz…” diyenler birer ikişer ayrılıyor. Cüneyt Arcayürek gidenlere -sonra daha iyi fark ettim- soğuk bir baş selamı veriyor ve yerinden kımıldamıyor.
Sonunda o ve ben kaldık. Yaradana sığındım “Abi sen daha kalacaksan, ben izin istesem” gibi bir şeyler geveledim. Mavi gözlerini kıstı, fırçanın geldiğini besbelli eden bir sesle fısıldadı:
- Ulan bu oğlanda iş var demiştim. Ama sen de kelek çıktın…
- Niye abi?
Eliyle az ileride Demirel’in kaldığı iki katlı binayı gösterdi.
- Üst kat ışığı söndü mü?
- Yok abi.
- Giriş katı ışığı?
- O da yanıyor abi?
- Gazeteciysen eğer o ışıklar sönmeden yatamazsın. Yatarsan gazeteci değilsin…
Vay be…
Fırçanın netliğine ve tadına bak. Sessizce yanına çöktüm. Arada bir gözüm Demirel’in iki katlı konutunda.
Giriş katından iki kişi çıktı. Cüneyt Arcayürek’in kulakları dikildi. O iki kişi binanın hemen karşısındaki kapalı havuza girdi. Pamukkale’nin şifalı havuzlarından biri işte…
- Yürü evlat, çabuk yürü. Bir yakalarsak var ya…
Benim, “Ne oluyor, neyi yakalayacağız abi” dememe kalmadı. Kapalı havuzun arkasına dolandık, epey yukarıdaki küçük pencereyi açmamız gerekiyor(muş). O büyük, ben küçük. Benim omuzlarıma çıkma hakkı onun oldu. Çıktı. İtip o küçük pencereyi açtı. Fotoğraf makinesini çıkardı. İçerden böğürtüyle kahkaha arası sesler geliyor. Birkaç kare çekti. Omuzumdan indi. Ellerini birleştirdi. “Çık, şimdi de sen bak” dedi. Ustamın ellerine basıp yükseldim.
Harikaaaa...
Demirel’in kardeşi Hacı Ali Demirel ile bir başka yakını, bilekten bağlı, uzun, pazen donları ile havuza dalıp çıkıyorlar; keyifli kahkahalar (bazan böğürtüler) atıyorlar. Islanan donlar vücutlarına iyiden iyiye yapışmış. Cüneyt Abimin deyişiyle “erotik ile müstehcen arası” bir haldeler.
O günün teknik koşullarında imkânsızı başardık. Ertesi gün Hürriyet’in birinci sayfasında, Yeni Ortam’ın iç sayfalarında “erotik - müstehcen” fotoğrafları ile Hacı Ali Demirel boy gösterdi. Cüneyt Ağabeyim namına nam kattı. Ben cimri patronumdan bir maaş ikramiye kaptım.
“İzlediğin siyasetçi ışığını söndürüp uykuya geçmeden uyumayacaksın” dersi de yanıma kâr kaldı.
***
Başka?
Oh-hooooo, hepsini saymaya kalksam Cumhuriyet’in bugün 70-80 sayfa çıkması lazım.
Ben zaten anıları paylaşmak değil, ustamı uğurlamak için yazdım bu Tırmık’ı…
Uğurlar ola usta, uğurlar ola Cüneyt Abi…
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ünlü ton balığı markalarında 'yasaklı' madde!
- Demokrat Parti Kurultayı’nda adaylık krizi!
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Ünlü peynir markasından 'konkordato' kararı
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- Grip nedeniyle hastaneye gitti, hayatının şokunu yaşadı
- Hangi suçlara tutuklama geleceği belli oldu
- CHP'den Tekin hakkında suç duyurusu!
- Diyanet'in rekor ihalesi 'Cengiz'e verildi
- Erdoğan'ın Özer'e mektubu, davetler...