Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yüce Meclis’in itibarı

19 Mayıs 2020 Salı

Demokrat Parti dönemi, en küçük eleştirinin ihanet, muhalefetin düşmanlık olarak görüldüğü, gazetecilerin ve muhalif politikacıların bolca hapse tıkıldıkları bir dönemdi.

Demokrat Parti döneminin hapis furyasından nasibini almış gazetecilerinden biri de, İsmet İnönü’nün de uzaktan akrabası olan Şinasi Nahit Berker’di. “Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur” ve “Bu memleket uzun laftan battı” gibi mesel olmuş deyişleri dillerde dolaşan Şinasi Nahit, küçük fıkra türünün Doğan Nadi ile birlikte eşsiz iki ustasından biriydi. O zamanlar Ankara Hilton diye anılan Ankara Merkez Cezaevi’nde iken, Meclis’in manevi şahsiyetine hakaretten dokunulmazlığı kaldırılıp hapse mahkûm edilen Kırşehir milletvekili ünlü politikacı, Osman Bölükbaşı ile sohbetleri sırasında Şinasi Nahit, “Aşkolsun üstadım ben de sizi akıllı sanırdım” demiş. Bölükbaşı’nın şaşırması üzerine de eklemiş:

- İnsan hiç Meclis’in manevi şahsiyetine hakaretten içeri girer mi? Onun kolayı vardı, çıkacaktınız kürsüye “Yüce Meclis’i tenzih ederim hepinizin teker teker........ ” diyecektin o zaman bir şey olmazdı.

***

Seçimle gelen meclisler, demokrasinin onsuz olmazları olduklarından itibarlarının zedelenmemesine özen gösterilir. Yasaları yapan, yürütmeyi denetleyen bütçeyi geçiren bu yüce organın itibarının üstüne titrenir. Ceza kanunlarına bunun için özel maddeler konur. Oysa yaşananlar göstermiştir ki “Yüce Meclis”lerin itibarlarını yine en çok iktidarlar zedeleyebilirler.

Geçen hafta içinde, bu konu iki politikacı tarafından dolaylı olarak gündeme getirildi.

Bunlardan biri ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu idi. Şunları söylüyordu Kılıçdaroğlu:

“Kardeşim adamın dükkânını kapatıyorsun, gelir elde edecek, rızkını elinden alıyorsun, beş kuruş para vermiyorsun, öbür tarafta parlamentoyu kapatıyorsun, milletvekili aylık alacak oturduğu yerde, adalet mi bu?”

Gerçekten, koronavirüs salgını dolayısıyla alınan önlemlerden herkes nasibini aldı. Ama milletvekillerine dokunan bir şey olmadı. Bir de koronavirüs musibetinin en kızgın zamanında TBMM’nin hiçbir şey yokmuş gibi tatile girmesi, haklı eleştirilere yol açtı. Türkiye tarihinin en büyük kıskaçlarından birinde dört taraftan sarılmış bir çıkmaza doğru sürüklenirken, Yüce Meclis’in yapacağı hiçbir şey, söyleyeceği hiçbir söz yok muydu da tatile çıkıyordu?

CHP Genel Başkanı’nın bu konudaki, çıkışı parlamenterlerin hiç değilse bir bölümünün halkın yazgısına bigâne kalmadığını göstermesi açısından parlamentonun halk nezdindeki itibarı açısından yararlı olmuştur.

***

Emekçinin ve esnafın sorunlarına bigâne kalan iktidar, Meclis tatile çıkarıldığı sırada bunu eleştirenlerin görüşüne katılmıyor, parlamento tatildeyken gazetecilerle konuşan Meclis Başkanı Mustafa Şentop, o anda Meclis’in yapacağı bir şey olmadığı için toplanmadığını söylüyordu.

Meclis’in tatile çıktığı günlerin yaşamsal sorunlarla karşı karşıya olan Türkiyesi’nde Meclis’in yapacak bir şeyi, söyleyecek bir sözü olmaması veya Başkan’ın olayı öyle algılaması hazindir.

İşin daha da hazin olan tarafı, belirli bir açıdan bakılınca, Şentop’un sözlerinde haklılık payı olmasıdır. Gerçekten de Türkiye’de artık Meclis’in ismi var, ama işlevi yoktur. Kuvvetler ayrılığı ilkesini de tanımayan ve yürütmenin yanı sıra yasama ve yargının da denetimini sıkı sıkıya tek adamın uhdesinde tutan Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi’nde Meclis’in ne yasama gücü kalmıştır ne de yürütmeyi denetleme ve bütçeyi onaylama. Bu durumda Şentop’un mantığı ile hareket edilirse, parlamentonun hiçbir konuda işlevi kalmadığına, bir işe yaramadığına göre hiç toplanmaması da olur diye düşünmek de mümkündür.

Herhalde böyle bir düşünce parlamentonun itibarı ve geleceği açısından pek de iyi olmasa gerek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları