Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Türküm, doğruyum...

19 Mart 2021 Cuma

Doğrusu AKP’ye de tıpatıp oturdu; devri iktidarında öğrenci yavrularımızı Türklüklerinden bile kuşkuya düşüp çekinme durumunda bıraktılar. Aferin! Onlara da bu yakışırdı.

Konu gündeme gelince tereddüde düştüm. Galatasaray’ın şimdiki üniversitenin yerindeki binasındaki ilkokulunda, sabahları Andımız’ı söyler miydik?? Engin Topsakal’a telefon ettim sordum. “Ederdik” yanıtını verdi ve “Türküm...Doğruyum...” diye başlayarak, bir çırpıda okuyuverdi. Doğrusu hiç hatırlamıyorum. Bak çocukken ansiklopedideki büyük adamlara bakarken Müslüman ve Türk olmadıkları için onlar adına üzüldüğümü unutmamışım da aklımda “Andımız”dan pek bir şey kalmamış.

Zamanla büyüdüm, artık kimi büyük adamlara benim gibi olmadıkları için üzülmeyi bıraktım. Ortak bir geçmişe sahip olduğumuz insanlarla birlikte bir gelecek oluşturmak amacım şekillenmeye başladı. 

Yavaş yavaş bende bir ulus bilinci gelişmeye başlıyordu.

Türk oluyordum artık, bununla onur duyuyordum. Ama kendimi başkalarından daha üstün bir ırkın, birimin temsilcisi olarak görmüyordum. Amacım, toplumumun, dünyanın diğer kimi uluslarının vardığı uygarlık düzeyine erişmesiydi. Diğer uluslar düşmanımız değildi. Düşman, çağdaş uygarlık düzeyine varmayı engelleyen cahillikti.

***

Batı’da büyük patlamanın olduğu 14. ve 15. yüzyılları onlar gibi yaşamamış; büyük uyanışı, keşifleri, Rönesans’ı, dinde reformu ve sanayi devrimini ıskalamış, dolayısıyla yarışta geri kalarak çağdışına düşmüş Osmanlı İmparatorluğu, artık yarı sömürge durumuna indirgenmiş biçimde içinden bir sürü ulus devlet doğurarak yıkıldığında, uygarlıklar ve kavimler mozaiği Anadolu’da varlıklarını sürdüren Türkler, ulus bilincinin uyanmasında en sona kalmış olanlardan biriydi.

Ama tarihin sınav zili çaldığında, onlar da varlıklarını bağımsız bir ulus devlet içinde sürdürmekten başka bir yol olmadığını gördüler.

Peki de ulus bilinci ve ulus olmadan ulus devlet nasıl olacak, ona giden yoldaki Ulusal Kurtuluş Savaşı nasıl başlatılacak, sürdürülecek ve kazanılacaktı?

Pratikte, koşullar bu iki oluşumun karşılıklı etki ve tepkiyle ikisinin birbirine yaslanarak birlikte oluşmaları ve birbirlerini oluşturmaları şeklinde bir araya gelmelerini sağlayınca, elverişli ortam doğdu.

İşgale uğramış toplumda bağımsızlık için savaş güçlendikçe bilinci oluşturuyor, ulusal bilinç de geliştikçe savaşan cepheyi sağlamlaştırıyordu.

Ulusun, oluştukça bağımsız Cumhuriyetin çarkını döndürmesi, ulus bilincinin de geliştikçe Cumhuriyeti oluşturup güçlendirdiği sürecin sonucudur Türk ulusu.

Bir zamanlar, ilkokullarımızda her sabah okutulan “Andımız” da bu ulus bilincinin canlı tutulması çabaları sonucunda çıkmıştır ortaya.

“Türküm, doğruyum” diye başlayan, bu “ant”a karşı olanlar, şimdi ele geçirdikleri devletin erklerini kullanarak okullarda okunmasını yasaklamışlardır.

Neden?

Neden, Kemalist sübjektivist Atatürkçü ulus kavramıdır.

Karşıtlar, bu ulus kavramı çevresinde baskıcı, hatta faşist şovenizmle ulusçuluğu birbirlerine karıştırıp kavram kargaşası yaratarak zihinlerini bulandırmak peşindedirler.

Bunları yalnızca “Sorospu çocukları”ndan (deyim Soros çocuklarını kastetmektedir ve rahmetli Hüseyin Baş’a aittir) ibaret değildir. Ulus devlet ve ulusal çıkar kavramlarını kendileri için artık tehlikeli gören emperyalizm ile karındaşı siyasal İslamın da karşısındaki en büyük düşmandır, ulus bilinci.

İşte Türkiye’de Andımız’a karşı olanlar da bunlar, yani emperyalizmin, büyük bölge projesinin eşbaşkanları ile siyasal İslamın cüppeli vesayetinin bayraktarlarıdırlar.

Bir zamanlar, bunlar “komünizmle mücadele dernekleri”nde el ele çalışıyorlardı, şimdi birlikte cumhuriyetin ulus bilincine saldırıyorlar.

Andımız’ın içinde demokrasiye karşı, ırkçı, faşizan, şoven hiçbir virgül bile bulunmadığı ortada olduğu sürece, karşıtlıklarını hiçbir şekilde de anlatamayacaklardır.                                          



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları