Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Öylesi ne görüldü ne de duyuldu

13 Ocak 2018 Cumartesi

Anayasa Mahkemesi tutuklu gazeteciler Şahin Alpay, Mehmet Altan ve daha önce tahliye edilmiş olan, gazetemiz Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay’ın tutuklu iken yaptıkları kişisel başvurularını inceleyip taleplerini haklı bularak hak ihlaline hükmetti.
Karar iktidar çevreleri dışında, bütün dünyada sevinçle karşılandı.
AYM kişisel başvuru taleplerini yerinde bulurken aynı zamanda aynı yolla tutuklu bulunan öbür gazeteciler için de emsal oluşturabileceğinden sevinç katlanarak büyümüştü.
Ama çok kısa süre içinde herkesin sevinci kursağında kaldı.
Kararın öbür tutukluları da etkilemesi için ne yapılması gerektiği tartışılırken Şahin Alpay’ı yargılayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve Mehmet Altan’ı yargılayan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.
Ardından da Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ ile Başbakan Binali Yıldırım’ın AYM’nin kararını eleştiren demeçleri geldi.
Herkes dehşete düşmüştü.
Ne oluyordu?
İstanbul’daki iki ağır ceza mahkemesi, anayasanın açık hükmüne rağmen AYM’nin kararını hiçe mi sayıyordu?
Hükümet, Anayasa Mahkemesi’nin kararını ve anayasayı yok mu kabul ediyordu?

***

Şimdiye dek iktidarın hukuka bakışı ve demokrasiye yaklaşımındaki çarpıklık bu endişelerin doğmasına neden olmuştu!
Aslında bu endişeler yersiz olmalıydı?
AYM kararı Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra, bidayet mahkemeleri kendilerine düşen kaçınılmaz kararı verecek ve ilgililerin tahliyelerine hükmedecektir.
Anayasanın 153. maddesi gereğince başka türlüsü olamaz.
Anayasanın 153. maddesinin son fıkrası aynen şöyle der:
“Anayasa Mahkemesi’nin kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”
Bu hüküm muvacehesinde, ilgili ağır ceza mahkemeleri, tahliyeye hükmetmek için kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasını bekleyebilir ama karar bir kez yayımlandıktan sonra, tutukluluk halinin devamında direnemez.
Hükümetin Başı ve Sözcüsü AYM’nin kararını beğenmeyebilirler, saygı duymayabilirler hatta eleştirebilirler.
Ama onu tanımamak ve ona uymamak, yasama, yürütme, yargı organlarını, idari makamları AYM’nin kararına uymamaya çağırmak yetkileri yoktur... Böyle bir davranış, iktidarın anayasayı çigneme çağrısı anlamını taşır.
Böylesi bir davranış şimdiye kadar hiçbir yerde ne duyulmuş ne de görülmüştür.
Böylesi bir davranış Türkiye’nin bir aşiret devleti olduğunun ilanı anlamını taşır.
Böylesi bir davranış, Türkiye’deki iktidarın, meşruiyetinin yok olmasına yol açar.
Bir kez daha özetleyelim. Mahkemeler, tahliye kararı vermek için gerekçeli kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasını bekleyebilirler.
Başbakan ve Bakanlar AYM kararını beğenmeyip eleştirebilirler.
Ama hiçbiri ona uymamazlık edemez.
Onun için merak etmeyin! Karar mutlaka uygulanacaktır.

***

Son olayların ardından yaşanan gelişmelerin doğurduğu, aksi sabit olana kadar yersiz olduğunu düşündüğümüz endişeler, son kararın Türkiye açısından, çok önemli ve olumlu bir yanının ne yazık ki gözden kaçmasına neden oldu.
AYM’nin tutukluluk hallerinin hak ihlali oluşturduğu yolundaki son başvurular kendisine düşen duyarlılığı gösterip, gereken hukuki kararı vermemesi halinde AİHM’nin artık AYM’yi hukuki bir başvuru mercii olarak kabul etmeyip, kendisine bu yoldan geçmeden yapılan başvuruları doğrudan görüşmeyi kabul etmesi gibi Türkiye’nin hukuk alanındaki imajı açısından son derecede olumsuz bir algı doğması söz konusu olacaktı.
AYM’nin son kararı bu olasılığı ortadan kaldırmıştır.
“İlgililer bu karara uymadıkları takdirde ne diyeceksin” sorusuna ise verilecek bir yanıt yoktur. Zira, şimdiye dek hiçbir yerde ne duyulmuş ne de görülmüş olan o olasılık gerçekleştiği takdirde sözün bittiği noktaya gelinmiş olacaktır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları