Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

oturaDeliliğe övgü mü?

18 Ekim 2015 Pazar

Sevgili,
Selçuk Erez benim lezzetli yazarlarım arasındadır. Onun için, yazılarını okumayı en sona bırakırım, tadı damağımda kalsın diye.
8 Ekim tarihli, “Petro’ya deli dememeliydik” başlıklı, okul yıllarımdan beri aklımı kurcalayan bir konuya dokunan yazısını, değinmek üzere saklamıştım.
Selçuk Erez’in değindiği gibi, Rusların kendileri de bütün dünya da ünlü Çar Petro’ya gerçekleştirdiği devrim gibi reformlar dolayısıyla “Büyük Petro” derken, biz “Deli Petro” diyoruz nedense. Bu husus benim de yıllarca tuhafıma gitti, ta ki....
Yıllar önceydi. Ankra’da Halit Çelenk’in evinde, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Halit Bey ve eşi “Deniz Gezmişler’in Şekibe Ablası” Şekibe Hanım birlikteydik. Bir ara söz birinden açıldı. Uğur Mumcu biraz da hinlik olsun diye laf attı:
- Çok iyi adamdır, yalnız biraz delidir.
Muammer Aksoy heyecanla atıldı:
- Uğurcuğum bütün doğru dürüst adamlar delidir!
Hepimiz bir yandan gülerken bir yandan da onayladık.
Gerçekten Muammer Hoca haklıydı ve bir toplumsal yaraya parmak basıyordu.

***

Toplumumuz, “beşten şaşma altıyı aşma!” ilkesini şiar edinmiş mediokr insanları, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın!” diyen etliye sütlüye karışmazları, “sürüden ayrılanı kurt kapar”ı diline pelesenk edinmişleri kendine örnek alır, onları akıllı hatta bilge beller de zulüm karşısında sesini yükseltene, haksızlığa tepki koyana deli gözüyle bakar, asıl delilerde ise keramet arayıp evliya katına yükselterek, mezarlarına çaput bağlar.
Böylelikle, değerli dostum Selçuk Erez’in parmak bastığı husus biraz aydınlığa kavuşmuş oluyor. Bu davranış biçimini benimsemiş bir toplum için büyük amaçları hedeflemiş, kendini onları gerçekleştirmeye adamış insanlar deliden başka ne olabilirler?
Nitekim, 150’liklerden Refii Cevat Ulunay, kendi toplumu için büyük hedeflere yönelmiş olan Mustafa Kemal’de, Kurtuluş Savaşı arifesi günlerde bir çılgın görmemiş miydi? Ve bu çılgın nitelemesinde sonuna dek ısrarcı olmamış mıydı?
Bu tutum içinde onlardan tarihimizde Osmanlı’nın Ruslara karşı giriştiği bütün savaşları kaybetme nedenleri arasında, Petro’nun ektiği tohumların etkisini aramalarını beklemek fazla iyimserlik olacaktır.

***

Toplumun deli algılamasının gerçek yüzünü görünce, “akıllı” yargısının biçareliğinin kabulü de kaçınılmaz oluyor.
O zaman akıllı uslu diye tanımlananları tekrardan ele almak ve bize sunulanları bir de tersine çevirip bakmak zorunluluk haline gelirken, kavramların da yeniden sorgulanması gerekiyor.
Toplumların yöneticilerinin kendilerine benzemesini istemesi doğaldır. Ve demokrasi de bu konuda çok elverişli bir araçtır.
Ama söyler misin bana, edilgenliğin erdem ve akıl sanıldığı bir toplumda, böyle bir benzerlik nasıl sonuçlar verebilir ki?
Edilgenliğin, erdem ve akıllılık sanıldığı cahil cühela toplumlarında, karizma da, hızla “kerizma” haline gelmez mi?
Peki, sinmişliği, teslimiyeti öğütleyen kerizmayı karizma sanarak, peşine takılan toplumların encamı nice olur söyler misin?
Onun için derim ki, bırakalım Petro, “Deli Petro” olarak kalsın ve biz de haykıralım:
- Yaşasın, var olsun delilik!
Sevgili bütün bu yazdıklarımı sakın deliliğe övgü sanma!
Bunlar deliliğe övgü değil, aptallığa sövgüdür aslında.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları