Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Otosansürün Kökeni

05 Mayıs 2011 Perşembe
\n

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününde yapılan toplantılarda, merkezi Washingtonda bulunan Freedom House raporuna sıkça atıfta bulunuldu.

\n

Raporda, Türkiyede basın özgürlüğünün içinde bulunduğu içler acısı duruma değinilmekte, Türkiyenin 196 ülke içinde 116. sırada bulunduğundan söz edilmekte, Türkiyede gerilemenin sürdüğü son yılın en kötü durumuna ulaşıldığı belirtilmekte.

\n

Türkiye, 196 ülke içinde 116. sırada, yarı özgür ülkeler statüsünde yer almakta.

\n

Önceki gün bu sütunda da belirtildiği gibi, bütün dünyada hapiste bulunan gazetecilerin 67sini barındıran Türkiye ile ilgili olarak Freedom Houseun raporundan çok daha beter raporlar da olduğunu bir kez daha hatırlatalım ve söz konusu raporun bir bölümünde de Türkiyedeki baskının, gazeteciler, editörler ve medya sahipleri arasında artan biçimde otosansüre yol açtığı belirtilmektedirdenildiğini de vurgulayalım..

\n

Önceki gün, basını ele aldığımız bir TV programında AKPyi aklamayı uğraş edinen meslektaşlarımızın bu konudaki ilginç çıkışları yeni tartışmalara yol açacak türdeydi.

\n

***

\n

Bir konuşmacı, Türkiyede yasalardan doğan bir otosansür olmadığını söyledi. Şu anlamda haklıydı ki, otosansür ile kastedilen yasalardan doğan yasak değil, kişinin veya kurumun kendi kendine koyduğu sansürdür.

\n

Zaten raporda sözü edilen, bizi de şu sırada ilgilendiren otosansür, iktidarın ima veya açık tehdit yoluyla gazete patronunu, dolayısıyla çalışanını uymaya zorladığı ifade kısıtlamasıdır, yoksa kanundan doğan ifade engeli değil.

\n

Kimi iktidar yanlısı meslektaşlarımız, bu konuda siyasetin dizginlerini ellerinde tutanları aklama çabasıyla bütün suçu patronlara atmayı yeğlemektedirler.

\n

Hatta geçen günkü programda konuyu tartıştığımız Yavuz Baydar, Cumhuriyette çalıştığı sırada, sansürün her türüne hep birlikte nasıl kafa tuttuğumuzu anlattı.

\n

Tabii Cumhuriyet uygulamasının basının geneline teşmil edilecek bir örnek olmadığını anımsatmak zorunluğunu duydum. Örneğin Yavuz Baydardan sansüre ve otosansüre karşı Cumhuriyette gösterdiği yürekliliği şimdiki kurumunda göstermesini kimse bekleyemez, beklerse de gerçekçi olmaz bu davranış.

\n

***

\n

Baskıcı iktidarların kurnazları, sansür uygulamak yerine aba altından sopa göstererek basın organlarını kendi kendilerini sansürleme zorunda bırakmayı yeğlerler.

\n

Son zamanlarda, kullanılan yöntemlerin neler olduğunu yaşayarak gördük.

\n

Basındaki sermayenin büyüklüğü ile otosansür uygulaması arasındaki düz orantıyı da yine yaşayarak kavradık.

\n

Basındaki sermaye beklentisi ne kadar büyük ve iktidardan beklentisi ne kadar çok olursa, otosansüre yatkınlık da o derecede büyük olur.

\n

Bu bir gerçek.

\n

Ama salt olayın bu yönüne bakarak Efendim patronlar, otosansürü kendileri uyguluyorlardiyerek iktidarı aklayamayız.

\n

Hele hele, bir ülkede iktidarın başı, beğenmediği kimi gazete çalışanları ile ilgili olarak basın patronlarına, Bunların maaşını siz veriyorsunuz, bunlara göz yumup, sonra da bana gelip ağlamayınmealinde sözler söylüyor ve bu sözleriyle bazılarının tasfiyesi konusunda sonuç alıyorsa, o ülkede otosansür uygulamasının bütün sorumluluğunu yalnızca patronlara yüklemek asla caiz değildir.

\n

Bununla birlikte, kimi meslektaşlarımız da, bu baskıdan kurtulma konusunda dâhiyane bir çözüm bulmuşlardır:

\n

Onlar iktidarın gönüllü yandaşları haline geldiklerinden, gönüllülük nitelikleri kendilerine baskı uygulanmasını gereksiz kılmaktadır.

\n

Bu da, baskıdan kurtuluşun bir yoludurdenebilir mi acaba?

\n

Bu sav intiharın ölüm korkusundan kurtulma olduğu mantığıyla aynı şey değil mi?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları