Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Oppenheimer ve nükleer yalan

11 Ağustos 2023 Cuma

Hiroşima’ya ilk atom bombasının atılışının 78. yıldönümünde bu yıl 6 Ağustos’ta Manhattan Projesi’nin direktörü ve atom bombasının babası olarak nitelenen Oppenheimer ile ilgili bir film dünyanın diğer ülkeleri ile aynı zamanda gösterime girdi.

Albert Einstein gibi Nazilerin güçlü bir silahı geliştereceklerini sanan ve insanlığı böyle bir tehditten kurtarmak üzere, ABD’nin nükleer silahı yapması için yönetimi uyarıp ikna eden ama atom bombasının yapımından sonra, korkunç yıkım gücünü görüp kullanılmamasını isteyen, politikacıların elinde böyle bir gücün olmasının yarattığı korkunç tehdidin farkına varan teorik fizikçi Amerikan bilim adamı J. Robert Oppenheimer pişman olduktan sonra Hidrojen bombasının yapımını enellemeye çalışınca ABD tarafından soruşturmaya uğratılmıştır. Çok önemli sorunları gündeme getirmiş olan Robert Oppenheimer ile ilgili filmi izleyip yazacağım.

***

Bugün ise ABD yönetiminin atom bombası ile ilgili yalanlarına değinmek istiyorum.

Atom bombasının çevresi bir sürü yalanla örülüdür.

ABD özellikle de savaşın son aşamasında işbaşına gelen yeni Başkan Harry Truman savaşın bir an önce bitmesini sağlamak için, Japonya’yı teslime razı etmek üzere atom bombasını kullanmayı istiyordu. Buna karşılık bilimadamlarının başını çektiği bir grup ise silahın büyük yıkım gücü nedeniyle kullanılmamasını, tehdit olarak tutulmasını savunuyorlardı.

Almanya’nın teslim olmasından sonra, savaşa devam etmekte olan Japonya’yı teslime zorlamak için ne gerektiği, yeni silahı kullanmadan konvansiyonel silahlarla savaşa devam edilmesi halinde, ne kadar kayıp olacağı konusunda ABD Genelkurmay Başkanı George Marshall’dan bir rapor isteyen Truman klasik silahlarla savaşa devam edilmesi halinde çatışmaların sonuna kadar verilecek kayıp sayısının 500 bin olacağını söyleyen bir rapor çıkması üzerine, bu kadar büyük kaybı önlemek amacıyla atom bombasının atılmasına karar verir.

Kimi tarihçiler bu rapordaki 500 bin sayısının saptırılmış olduğunu, Marshall’ın önüne giden sayıların ardına, kamuoyuna açıklanması sırasında bir sıfır eklenmiş olduğunu ileri sürmektedir.

Marshall raporundaki kayıp miktarı abartılıdır. Hesaplar savaşın devamı halinde ABD’nin kayıp miktarının 50 bin dolayında olacağını söylemektedir.

Kaldı ki Japonya’nın teslim olmayıp direnme tavrının da gevşeyeceği, imparatora dokunulmaması halinde, kayıtsız şartsız teslim fikrinin sarayda güç kazandığı yolunda Amerikan istihbarat raporlarıyla ilgili bilgiler de sızmaktaydı.

Ama bu arada savaşa devam etmekte olan Sovyetler ile arasında büyük çelişkiler belirmiş olan Beyaz Saray’ın Moskova’nın gözünü korkutmaya ihtiyacı vardı.

Yani 6 Ağustos günü Hiroşima’ya, üç gün sonra da Nagasaki’ye atılan atom bombası göz korkutmak için atılmıştı ama Japonların değil Rusların gözünü korkutmak için. Stalin’e gözdağı vermek amacıyla atılmıştı.

Savaşın konvansiyonel silahlarla devamı halinde de Japonya’nın fazla devam edemeyeceği anlaşılmıştı ve denizlerdeki üstünlüğü kesin olarak ABD’ye kaptırmış olan Japonya’nın mecali kalmamıştı. Bu gerçeği ABD yönetimi de biliyordu ama atom bombasını yine de kullanmıştı.

Bu ısrarın nedeni neydi?

Beyaz Saray atom bombasını Japonya’ya fırlatmıştı ama aslında Japonya’ya değil, Sovyetler Birliği’ne karşı kullanıyordu.

Atom bombası çevresindeki yalan duvarı, Oppenheimer ve diğer fizikçilerin, kuşkularını ve vicdan azaplarını daha iyi anlamamızı sağlıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları