Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Mehmet'te ÖlümüM. Ali'de Yaşamı Gördüm

03 Temmuz 2011 Pazar
\n

Sevgili,

\n

Mehmet Ulusoy ile Mehmet Ali Birand Galatasarayda aynı dönemlerdendir; ya yaşıttırlar ya da farkları bir, bilemedin iki yaştır.

\n

İkisinin de ortak noktaları, 1950’li yılların sonlarında Tevfik Fikret Salonunda sahne tozunu yutmuş olmalarıdır.

\n

Victor Hugonun Mary Tudor oyununda karşılıklı oynadığım Mehmet Ulusoy, o sahnenin tozunu yutarak ortaya çıkmış ve yalnız Türk değil, Fransız tiyatrosunun da yıldızları arasına katılmış, iz bırakmış bir tiyatro adamı oldu.

\n

Mehmet Ali’yi ise aynı sahnede bir kez, Samuel Beckett’inSonuadlı oyununda izlemiştim. Çok başarılıydı. Ama sonra o hayat başarısını, sahnede değil, rotatiflerde ve beyaz ekranda, gazeteci, program yapımcısı veanchor manolarak yakaladı.

\n

Mehmet Ulusoy altı yıl önce aramızdan ayrıldı.

\n

3 Haziran 2005 Cuma günü, Parisin 14. Bölgesindeki St. Joseph Hastanesinin onkoloji kliniğinde, Atila Alpöge ve Mine ile birlikte Mehmet Ulusoyu ziyarete gitmiştik.

\n

Girerken doktora uğrayıp, hastamızın durumunu öğrenmek istedik. Çok meşguldü ben fırsat bulunca gelir sizi ziyaret ederimdedi.

\n

Hastamızın yanına girdik. Mehmet burnuna takılmış tüplerle nefes alıyordu ama keyifliydi. Bahçede dalları kiraz basmıştı.

\n

***

\n

Bir ara Mehmete refakat eden Füsun Hanım ile Mine bahçeye çıktı. Atila, Mehmet ve ben havadan sudan konuşuyorduk. Mehmet burnunda tüplerle birlikte tekerlekli sandalye ile köşedeki kahveye kaçıp şarap içmek istiyordu. Teşebbüs ettik, olmaz, zaten birazdan doktor da gelip, sizinle konuşacakdiyerek engellediler.

\n

Odaya döndük; Atila, Mehmet’in son tasarısı Deliliğe Övgüden söz açtı.

\n

- Yakında provalara başlayacağız, dedi Mehmet.

\n

Doktor tam o sırada içeri girdi, nedense Mehmete değil de bize döndü ve maalesefdiye söze başlayınca donup kaldım.

\n

Maalesef hastalık, sanıldığından da çabuk ilerlemişti. Eğer hastamız istiyorsa, daha rahat edeceği başka bir hastaneye de kaldırılabilirdi veya acı çekmemesi için gerekenler yapılırdı. Eğer Türkiyeye götürmek istiyorsak acele etmeli, iki gün içinde yola çıkarmalıydık. Yoksa çok geç olacaktı.

\n

- O kadar çabuk mu? dedi Mehmet.

\n

Doktor başıyla evetledi.

\n

Sonra aralarında şu konuşma geçti:

\n

-Yani yapacak bir şey kalmadı mı, belki Amerikada ya da Almanyada?..

\n

- Amerikada, Almanyada, Türkiyede tedavi hep aynı, yapacak bir şey yok!

\n

- Yani şimdi benim hayatım bitti öyle mi? O kadar çabuk ha!..

\n

- E mösyö ne yapacaksınız herkes ölüyor!..

\n

***

\n

Mehmet dudaklarını kıpırdatmasına rağmen sözcüklendiremediği vedasını el sallayarak iletti. El sallarken yalnız bize mi yoksa bütün dünyaya mı veda ediyordu?

\n

3 Haziran 2005 Cuma günü saat 17.15te o kaçınılmaz gerçek anında, ölüm Mehmet Ulusoyun kapısını çaldığında elle tutulurcasına somut karşımdaydı.

\n

Aradan altı yıldan birkaç gün fazla zaman geçti. 27 Haziran Pazartesi sabahı saat 11.00de Doğan Medya Centerda Ayşenur Aslanın Medya Mahallesiprogramı için stüdyodaydık.

\n

Ayşenur Hanım, ameliyatı başarıyla atlatmış olan Mehmet Ali Birand’ın eşi Cemre Hanım ile bir telefon görüşmesi yapacağımızı söyledi.

\n

Birazdan, telefonla Cemre Birandı bağladılar.

\n

- Size bir sürprizim var, dedi Cemre Hanım ve telefona Mehmet Aliyi çağırdı

\n

- Ayşenur!... Ayşenur... Merhaba!... diyordu Mehmet Ali.

\n

Telefondan gelen seste, yaşam sevincini elle tutulurcasına somut bir şekilde görüyordum.

\n

Mehmet Ali sıyırdığını söylerken ölümü defetmiş, bir insanın sevinci hepimizi sarıyordu.

\n

3 Haziran 2005 Cuma günü saat 17.15te Pariste Mehmet Ulusoyda ölümü, 27 Haziran 2011 Pazartesi günü İstanbul’da Mehmet Ali Birandda yaşamı en somut şekliyle gördüm.

\n

Mehmeti saygıyla anıyor, Mehmet Alinin yaşam sağlık dolu günlerinin uzun olmasını diliyorum.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları