Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Mahmut amca faktörü

25 Haziran 2023 Pazar

Sevgili,

“Cici”nin bir ad olmadığını, benim çocukça, onu “Cici Cici” diye çağırmam ve sevmemden üzerine yapışıp kaldığını ilk öğrendiğimde çok şaşırmıştım. İlk anılarım çocukluğumun o günlerine kadar uzanmadığından, merdiven başında “Cici Cici” diye bağırmalarımı anımsamıyorum. O eve ait anılarım, daha sonraki gidişlerimden kalma. Yoksa miladım, Bahariye Bademaltı Sokağı 14 numaradır.

Adı Nedime olan Cici, kocası Mahmut S. ile sanırım Kastamonu’nun köylerinden birinden İstanbul’a göçmüşler, 1940’lı yılların başlarında. Kadıköy Yeldeğirmeni’ndeki, her katında ayrı bir ailenin oturduğu üç katlı kâgir evde bize komşu olmuşlardı.

Cici’nin kocası Mahmut S. Haydarpaşa Limanı’nda, bir devlet dairesinde çalışıyordu. Memur statüsünde miydi, bilmiyorum. Öyleyse bile, eh alt derecede olsa gerekti. Anneannemlerle birlikte oturduğumuzda Cici bize temizliğe yardıma gelirdi. Onlar Eskişehir’e gittikten sonra annemle ikimiz kaldığımızda da daha seyrek olarak geldiği olmuştu.

***

Ama ilişkilerimiz, temizlik işçisi patron değil, daha ziyade yakın komşu statüsündeydi. Cici geldiği günlerde kocası da işten çıkar akşam yemeğe gelirdi. Hatta 1950 yazında fuar mevsiminde anneannem ve Cici ile İzmir’de Cici’nin, başcavuş olan oğlunun evinde bir hafta kalmıştık .

Mahmut Bey de benim için Mahmut amca idi ve yatılı okulda uyumadan önce, tavandaki süslemelere, resimlere bakarak okuduğum akşam dualarının korunacak yakınlar listesine Cici ile Mahmut amca da girdiğine göre bayağı yakın akraba gibi olduğumuz söylenebilirdi.

Mahmut amca beni ilkokuldayken ilk kez bayram namazına camiye götüren kişiydi. O yıllarda okullarda din dersleri konmuşsa bile henüz namaz, dua gibi pratikleri içermiyor, öğrenci bunları ailesinden öğreniyordu.

Bu arada çok partili yaşama geçilmişti. Toprak ağalarının “dörtlü takrir”den çıkan dört temsilcisinin öncülüğünde kurulan Demokrat Parti’nin Türkiye’ye kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, hukuk devleti gibi tüm öğeleriyle demokrasiyi getirmesi bekleniyordu. Siyasi hava hareketliydi. Toplumsal yaşama yeni yeni kavramlar giriyor, tartışmalar artıyor, demokrasinin gelişiyle yumuşaması gereken siyasal hava tam tersine gerginleşiyordu.

Mahmut amca koyu bir Menderes yandaşı olarak bu tartışmaların hepsine katılıyor, CHP’ye karşı çok sert görüşler ileri sürüyor, Menderes’e toz kondurmuyordu.

Demokrat Parti, özgürlükleri artıracağını söylerken aksini yapıyor, dini siyasete alet etme yolunu tutuyor, uluslararası konjonktürün değişmesiyle 1954’ten itibaren bozulan ekonomik koşulların sıkıştırmasıyla artan pahalılık ve enflasyon, iktidara yönelik eleştirileri artırıyor, hava gerildikçe geriliyordu.

Mahmut amca bu tartışmalarda İnönü’yü yerden yere vuruyor, ona sağır diye sataşmaktan geri durmuyor, yıllar yılı okumuş yazmışların yanındaki suskunluğunu iktidarın savlarıyla bezediği saldırgan üslubuyla telafi etmeye çalışıyordu.

Görenler de Menderes sanki her konuyu ona danışıyor sanırdı.

***

DP’nin ilk iktidar yıllarında savaş sonrası konjonktürün de etksiyle ekonimiye bir hareket gelmiş, yüzde 7’lik bir kalkınma hızı yakalanmış, ama sonra bu durum çabuk geçmiş, kader gibi algılanan yoksulluk yine geri dönmüştü. Ama Mahmut amcaya göre bunların suçlusu muhalefetteki CHP idi. DP’nin yoksul emekçinin yararına politika geliştirmesi söz konusu değildi. Sadece, dini siyasete de alet ederek, geniş kesimlerin aşina olduğu bir dili kullanarak halkı iktidara ortak olduğuna, devletin sahibi olduğuna inandırıyordu.

Yüzyıllar sürmüş suskunluk ve edilgenlik döneminden sonra devleti sahibi olarak bu alnı secde görmemiş güruha karşı savunmak baş döndürücüydü.

Mahmut amca Menderes ile kendini kanıtlıyordu, bir zamanlar karşısında sessiz durduklarına.

Son zamanlarda bir de Necip Fazıl çıkmıştı. Onun Büyükdoğu’da yazdığı saçmaları tam olarak anlamasa da yarım yamalak tekrarlıyor, üstadın kumarhanede basılmasına inanmıyor, rezaletler birbirini izlediğinde de inanmazlığını sürdürüyordu.

Bu tartışmalar sırasında biraz da yıllar yılı önünde sessiz kaldığı okuryazarlar karşısındaki sessizliğinin acısını çıkarıyordu. Bu çalışkan, namuslu, işinde gücünde adam, iktidarın icraatı hayatını zorlaştırsa dahi hiçbir şeye kulak asmıyor, Menderes’ten şaşmıyordu.

Menderes onu pohpohluyor, onun dilinden konuşuyor ve ne yapıp edip oyunu alıyordu. Mahmut amca dürüst, namuslu, emeğiyle geçinen muhterem bir adam olduğunu sanki unutmuş, iktidarı savunuyordu. Sonraki yıllarda buna “Mahmut amca faktörü” diyecektim.

Mahmut amca rahmetli olalı yıllar oldu. Ama siyasal yaşamımızda “Mahmut amca faktörü” sürüyor. Bunun üstesinden gelemedikçe de hiçbirimize kurtuluş yok.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları