‘Kanunsuzluk benim!’

10 Ocak 2023 Salı

Devlet, bireye zor uygular, yaptırımlar getirir, vergi adı altında emekçinin ürününe oturur, malına mülküne el koyar, bireyin ya da toplumun özgürlüklerinin sınırlarını çizer, onların nasıl kullanılacaklarını belirler, kişiyi özgürlüğünden yoksun kılar, zaman zaman idam yoluyla canını alır, savaş ilan eder, halkları toptan ölüme mahkûm eder, bireyi ateşin üstüne salar, ölümün üzerine yürümeye zorlar, tereddüt eden olursa bizzat kendi öldürür. Örnekleri uzatmak mümkün ama gereksizdir, diyeceğim o ki devlet bir şer odağıdır. Bakmayın siz tarihte devletin meşruiyetini Tanrı’ya bağlayan görüşlere devletler başlangıçta meşruiyetlerini güçlerinden almışlardır. 

Geçmişte zaman zaman devletler ile çeteleri birbirlerinden ayırmak güçleşmiştir. Hitler’in Nazi iktidarı, devletin, tarihin gördüğü en kahredici çete olduğunun çarpıcı örneğidir.

Evet devlet şer odağıdır. Ama zorunlu bir şer odağı, insanlık devlet olmasa bugüne gelemezdi. O zaman da insanın toplumsal yaşamın onsuz olmazı devleti denetlemesi gücünü sınırlaması yoluna gidilmiştir.

Birer zımni toplumsal sözleşme olan anayasalar böyle çıkmış, kanunlarla anayasalarla devletin gücü gemlenmiştir. İnsanlığın tarihi, bir anlamda devletin gücünün sınırlanması mücadelesinin öyküsüdür.

***

Zaman içinde devletlerin erklerinin kullanılmaları ve sınırları belirlenmiş ve devletler böylelikle çete olmaktan çıkmışlardır. 

Ama devletin gücünü ele geçirenler, onun sınırlanmasına her zaman gönül hoşluğuyla boyun eğmemişler, karşı çıkmışlar veya sınırlanmanın derecesini ve şeklini kendileri belirlemek yolunu tutmuşlardır. Tarihte bu gibiler, tiran, kral, imparator gibi sanlarla hüküm sürerken hep Fransız Kralı 14. Louis’nin şu söylemini kullanmışlardır:

-Devlet benim!

“Devlet benim”, “Kanun benim” ile eşanlamlıdır. Bunlar birbirleri yerine kullanılabilirler ve bilin ki böyle söylerken “Kanunsuzluk benim” demektedirler.

Artık krallar imparatorlar geçmişte kalmış, yerlerini Maurice Diverger’nin deyimiyle seçimle gelen krallar almıştır.

Seçimle gelen ve “Kanun benim” diyen çağdaş monarkların devletleri de birer çetedirler. İyi bakın! Nerede “Kanun benim” diyen bir seçimle gelmiş kral var ise orada devletin yerinde de kahredici bir çete göreceksiniz.

AKP düzeni böyle bir düzendir ve Cumhur İttifakı da böylesi bir düzeni sürdürmek için kurulmuştur.

Türkiye, 20 yıllık AKP iktidarı döneminde “Kanun benim” düzeniyle devletin çeteleştiği düzeni birlikte yaşamıştır. Durum böyle olunca eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in ölümünde devletin yetkilileriyle uyuşturucu çetelerin birlikte rol almış olmalarının kimseyi şaşırtmaması gerekirdi.

Ama öyle olmadı, olay tüm toplumda büyük bir şok yarattı, MHP’den toplu istifalar yaşandı. Artık kolay kolay dinmeyecek ve sandığı da ciddi biçimde etkileyecek bir durum ile karşı karşıya görünüyoruz.

***

Sinan Ateş’in öldürülmesi olayına iki özel harekât polisi de katılmış, savcının önüne zanlılar ile ilgili olarak boş dosya gönderen Emniyet müdürleri de karışmıştır. Bütün bunlar rastlantı değildir. İktidarın başı “Kanun benim” diye diye, “Kanunsuzluk benim” düzenini kafalara çakarsa devletin çeteleşmesini de mukadder kılar.

Yıllar boyu bu düzende yaşadıklarımızı yadırgamayanların şimdi Sinan Ateş olayıyla şaşkınlığa düşmelerini anlamak mümkün değildir. Daha birkaç gün önce tezgâhlanan Ekrem İmamoğlu olayıyla, iktidar partilerinden birinin, kendi iç siyasal hesaplaşmasına uyuşturucu mafyayı da katarak birlikte hareket etmesi aynı şeydir.

Bir kere “Kanun benim” diyerek kanunsuzluğunu ilan edenlerin devleti çeteleştirmelerinde şaşacak hiçbir şey yoktur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları