Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İki onurlu büyükelçi daha

10 Eylül 2023 Pazar

Sevgili,

Okulda Pembe İncili Kaftan öyküsünü okumamış öğrenci çok azdır. Bu hamasi öyküye öğrenciler genellikle bayılırlar. Bizler 12 Eylül’ün karanlık günlerinde, Mahmut Dikerdem’in onurlu yiğit direnişine tanık olduk. Bunun bir kısmını önceki iki mektupta anlattım. Mahmut Dikerdem’i anınca Hasan Esat Işık ile Ahmet Rüstem’i anmamak da olmaz.

Hasan Esat Işık, 1950-80’li yılların diplomat ve politikacısı. Titiz ve sert olarak tanınmış Hasan Bey büyükelçilik yıllarında, temsil ettiği makam gereği mevkisine ve kişiliğine saygıda kusur edilmemesine büyük önem verirdi. Milli savunma bakanıyken askerlerin kendisine özel bir saygı gösterdiği bilinir. Paris’te büyükelçiyken 12 Eylül döneminde, Ankara’dan gelen bir talimat ile sıkıyönetim aracılığıyla adları verilen kişilerin pasaportlarının uzatılmaması gerektiği bizzat sıkıyönetim komutanlığı tarafından Paris Büyükelçiliği’ne bildirilince Hasan Esat Işık’ın tepkisi çok ilginç olmuştur. Bu hukuk dışı talebi reddeden büyükelçi, gerekçesini de çok açık yazar: “Fransa’da sıkıyönetim yok.”

Hasan Esat Işık, Moskova, Paris gibi merkezlerde büyükelçilik dışında, milli savunma ve dışişleri bakanlığı görevlerinde bulunmuş, milli savunma bakanıyken Genelkurmay Başkanlığı’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması için mücadele vermiş ama o girişiminde o sırada başarılı olamamıştı. Hasan Esat Işık’ın Paris’teki büyükelçilik döneminde, Fransa’nın 1973 yılında Marsilya’da Ermeni soykırımı anıtı dikmesi karşısındaki tutumu da çok ilginçti.

Türkiye yıllarca, Fransa’yı böyle bir davranışın soykırım iddialarının resmen tanınması anlamına geleceği konusunda ikna etmeye çalışmış fakat başarılı olamamıştı. Nihayet Fransa Marsilya’da soykırım anıtını dikince Hasan Esat Işık, merkeze danışmadan Paris’teki görevini bırakmış, Türkiye’ye dönmüştü. Büyükelçi Türkiye’nin mesnetsiz soykırım iddialarıyla suçlanması karşısında tepkisiz kalamamıştı. Benzeri bir olay da 1914 yılında olmuş, Osmanlı’nın son Washington Büyükelçisi Ahmet Rüstem, Beyaz Saray ile aralarında çıkan bir tartışma üzerine, ABD yönetiminin kendisini “persona non grata” (istenmeyen kişi) ilan etme tehdidine yanıt olarak İstanbul’a bir mektup gönderip haberdar ederek, büyükelçilikten ayrılıp İstanbul’a dönmüştü.

Hemen belirtmek gerekir ki Hasan Esat Işık’ın Fransa’ya bir tokat gibi gelen bu asılsız soykırım iddialarını Türkiye’nin onuruna yediremeyen yanıtı kimilerinin büyükelçiyi eleştirmelerine de neden olmuştur. Ama bugün aradan yıllar geçmesine karşın Hasan Işık’ın onurlu yanıtı unutulmamıştır. Bu arada ondan sonra kimsenin böyle bir tepkiyi göstermediğini de belirtmek isterim.

***

Onurlu büyükelçi Hasan Esat Işık, emeklilik yıllarında, bir yandan 12 Eylül döneminin sıkıyönetim mahkemelerinde tutuklu olarak yargılanıp, sonunda beraat eden oğlunu izlerken Yunanistan’ın 1974 yılında çıktığı NATO’nun askeri kanadına koşulsuz dönmesini kabul etmemesi konusunda siyasi iktidarı uyarma çabası içinde olmuştur. Bu konuda raporlar düzenlemiş, yazılar hazırlamış, ilgilileri ve basını uyarmak için elinden geleni ardına koymamışsa da ABD’ye çoktan “Evet” demiş olan, General Rogers’ın kumpas planına uygun davranan 12 Eylül lideri Kenan Evren’in çabaları karşısında yenik düşmüştür.

İşte Sevgili, ne zaman onurlu büyükelçi Mahmut Dikerdem’den söz etsem Hasan Esat Işık ve Osmanlı’nın Washington Büyükelçisi Ahmet Rüstem de aklıma gelir.

Ahmet Rüstem’in ilginç öyküsü ise gelecek mektupta...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları