Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Halkı halktan korumak

09 Kasım 2017 Perşembe

Salı günü, Bülent Ecevit’in o sırada cumhurbaşkanı olan eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer’den Fazilet Partisi’nin kapatılmaması için yüksek yargı üyelerine telkinde bulunması talebini ve FP ile ilgili verilen kapatma kararı ile daha sonra AKP ile ilgili olarak aynı gerekçeyle (laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı olmak) verilen kapatmama kararlarını irdelemiş, ardından da şu soruyu sormuştum:
- Anayasa Mahkemeleri ne işe yararlar?
2. Dünya Savaşı öncesi ve sırasında yaşanan çok acı olayların da etkisiyle halkın desteğiyle sandıktan çıkan ve milli iradenin temsilcisi konumunda bulunan parlamentoların icraatlarının anayasaya ve demokrasinin temel ilke ve kurallarına uygunluklarının denetlenmesi kavramı demokrasilerin gündemine oturdu ve her yerde hızla yaşama geçmeye başladı. Dünya siyasal yaşamında görece yeni bir kavram olan anayasal denetim artık çağdaş demokrasilerin onsuz olmazlarından biri haline gelmiştir.
Anayasa mahkemeleri, milli iradenin oluşturduğu, parlamentonun icraatının anayasaya uygun olup olmadığını kontrol ederken, buna aykırı davranan iktidarı oluşturan partilerin kapatılması, üyelerinin süreli olarak siyasetten yasaklanması gibi yetkilerle de donatılmışlardır.

***

Parti kapatma ve siyaset yasağı çoğu ülkede vardır ve örneğin Almanya’da birden fazla kez de uygulanmıştır. Fransa’da ise parti kapatmak için anayasa mahkemesi kararına bile gerek duyulmamakta ve sanki söz konusu olan bir dernekmişçesine asliye mahkemesi kararı yetmektedir.
Ancak burada bir noktayı da unutmamak gerekir. Şimdiye dek hiçbir ülkede, hiçbir mahkeme iktidar olan partiyi kapatma kararı almamıştır. Oysa partinin eylemlerinin tehdit oluşturması asıl iktidar olması halinde söz konusudur.
Tabii bu saptamaya karşı şu sav da ileri sürülebilir: Anayasal kontrol mekanizmasını geliştirmiş ülkelerde henüz yeni bir Hitler örneği demokrasiyle barışık olmayan bir parti iktidar olmamıştır, dolayısıyla da 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana böyle bir ihtiyaç ortaya çıkmamıştır.
Demokrasiyle barışık olmayan, bir partinin iktidar olması, o ülkede demokrasiye karşı örgütlenmeyi ve eylemleri destekleyecek güçlü bir tabanının oluşması anlamına gelir. Batı’nın önde gelen kimi ülkelerinde, seçmenin son yıllarda ısrarla demokrasi ile barışık olmayan partilere meyletmesi göz önünde bulundurulunca, buralarda yakın bir gelecekte böyle bir tehlikenin söz konusu olabileceği söylenebilir.
Bunlar iktidar oldukları takdirde, acaba anayasa mahkemeleri halkın bir bölümünün demokratik haklarını, demokrasiyle barışık olmayan iktidarın arkasında saf tutan bölümüne karşı savunabilme işlevini yerine getirebilecekler mi?

***

Başka bir deyişle, demokrasiyle barışık olmayan bir iktidarı anayasal denetim yoluyla engellemek mümkün müdür?
Bu sorunun henüz gündeme gelmemiş olması, bundan böyle de gelmeyeceği anlamını taşımıyor.
Ama Türkiye’nin yaşadıkları rejimle barışık olmayan partilerin kapatılması yoluyla mücadelenin daha bunlar muhalefetteyken bile başarıya ulaşmadığını gösteriyor.
Ecevit’in AYM’nin FP’yi kapatmasından endişelenmekte haklı olduğu görüşü rejim ve anayasal denetim konusunda duyarlı birçok hukukçu tarafından da paylaşılıyor.
Yaşananlar da anayasal denetimin, rejimle barışık olmayan partilerle, gerçek mücadele yerinin anayasal denetim değil, halkın demokratik “sathı müdafaa”sı olduğunu gösteriyor.
Yani şimdiye kadar anayasal denetim kurumunun, halkı halka karşı koruyabilecek bir işlev yerine getirdiğine tanık olunmamıştır.
Demokrasi şimdiye dek halkın demokratik bilincinden başka, halkı halktan koruyacak etkin bir kurum bulamamıştır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları