Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

En güzel Atatürk yazısı

09 Kasım 2021 Salı

Sevgili Okurlar,

Yarın 10 Kasım, Atatürk’ün 83. ölüm yıldönümü, benim de 82. doğum yıldönümüm.

Artık, ebediyete akıp giden her 10 Kasım’da, yıldönümlerinin yer değiştirmesini bekliyorum.

Ben beklerken, oradan buradan çıkıp nutuk atanlar oluyor. Oradan buradan bir sürü yave...

Beklerken, kaçınmaya çalışsam da başaramıyor, bunları duyuyor ve de çok sıkılıyorum.

Her 10 Kasım, bir öncekine oranla umutsuz özlemler listesini uzatarak gelip, delip geçiyor.

Her 10 Kasım’da daha da artıyor sıkıntım ve yalnızlığım.

Ama 1966’dan bu yana 10 Kasımlarda Galatasaray’da öğrenciyken idolüm olan şair, yazar, oyuncu Yiğit Okur’un kısacık bir yazısını okuyarak içimi ısıtıyor ve sızımı tazeliyorum.

Bu kısacık yazı, bana göre şimdiye kadar Atatürk konusunda yazılan en yapmacıksız, en sade, en güzel yazıdır.

Daha önce bu sütunda sizinle paylaştığım bu yazıyı bugün bir kez daha birlikte okuyalım. İçinde bulunduğumuz şu ortamda yapay, şişirme olmayan, inkâr, kin ve hamakattan uzak içten bir esintiye o kadar çok ihtiyacımız var ki...

Söz artık Yiğit Okur’un: 

*1881

Madeleine Meydanı’nda 

Bir Güz Öğlesi

Sağımda Madeleine Kilisesi, karşımda Cerruti mağazası, önümde sıska bir akordeoncu, üstümüze eğilmiş güz çınarları. 

Boş bir kahve terasındayım. Sabahımsı duran, ıssız bir öğle saati. Üstü kapalı bir kamyondan, kamyon büyüklüğünde bir kristal ayna iniyor. Dört kişi taşıyor aynayı. Madeleine Kilisesi aynaya düşüyor, Cerruti mağazası aynaya düşüyor, yapraklar aynada uçuşup üşüşüyor, akordeoncu aynada, sesler aynaya yansıyor. Aynada tanıdık bir yüz... Kimdi, kimdi bu? Bilinç ürpertiyle geliyor. Ayna aynadaki benle benim aramda duruyor. Dört kişi aynayı yandaki mağazaya sokuyor. Her şey yerli yerini buluyor. Güz çınarları toprağa dikey, güz yaprakları yerde, akordeoncu önümde. Şarkı sürüyor, sürükleniyor. Karşımda Cerruti mağazası, taş yapı. Katları sayıyorum: bir, iki, üç, dört. 

Sıkılıyorum. Bir kez de yukarıdan aşağıya sayıyorum. Dört, üç, iki, bir... Birinci katta pirinçten bir levha üstünde bir tarih 1881. 

Birden ilkokul çağına kadar uzanan bir çağırışım. Şöyle bellemiştik: ‘Selanik’te bir gümrük memurunun oğlu olarak 1881’de doğdu. Adını Mustafa koydular. Küçük Mustafa dayısının çiftliğinde kargaları kovalarken...’ Haa demek ki aynı tarihte dede Cerruti bu mağazada siyah saten giydirilmiş, silindir şapkalar, derin yırtmaçlı uzun jaketataylar, sapı gümüş, boyu kısa jokey kamçıları, kenarları dantelalı pantolon kemerleri satıyordu.

Hey gidi Cerruti!..

Hey gidi Mustafa!..

Hey gidi bizler!..”

Yazı bu kadar.

Yiğit Okur da,1 Ocak 2016’da umutsuzca özlenenler kervanına katıldığına göre, bizim için artık söylenecek ne var? 

Hey gidi Cerruti...

Hey gidi Mustafa...

Hey gidi Yiğit Okur..

Hey gidi bizler!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları