Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bir de bu yargıyla seçim yapacağız

30 Ağustos 2022 Salı

AKP’liler iktidarlarının dikta olarak nitelenmesini tepkiyle karşılıyor ve pek akıllıca buldukları yanıtlarını yapıştırıyorlar: - Rejim dikta olsa, dikta nitelemesini kullanabilir miydiniz? 

Bu arada, siyasi iktidarı ele geçirdikten sonra bütün erkleri kendi sultası altına sokarak herkese kendi yaşam biçimlerini dayattıklarını da yadsıyorlar. Oysa her gün yaşadığımız olaylar onları yalanlıyor.

Yaşamakta olduğumuz Gülşen olayı bunun canlı kanıtı.

Gülşen, sahne ve sahne dışındaki davranış ve sözleriyle AKP’nin hoşuna gitmeyen, saldırılarının ve linç girişimlerinin hedefi haline gelmiş biri olarak daha önce çeşitli vesilelerle iktidarla karşı karşıya gelmiş olmasıyla biliniyor.

AKP’lilerin “açık” olduğu için uygunsuz buldukları sahne kıyafetleri dolayısıyla eleştirdikleri Gülşen’in son konseri sırasında sahnede LBGTİ bayrağı açması üzerine yine sosyal medyada kavga başladı, “ak troller” sanatçıyı bir kez daha linç hedefi haline getirdiler.

***

Böylelikle, her yönüyle iflas bayrağını çekmiş olan, abesle iştigali baş uğraşı haline getirmiş olan Türkiye’de bir kez daha incir çekirdeğini doldurmayan bir tartışma gündemin baş sırasına gelip oturdu. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da sosyal medya aracılığıyla olaya karıştı. 

Bu sırada, ak trollerin bundan üç dört ay kadar önce, Gülşen’in kendi grubuna mensup imam hatip kökenli bir arkadaşına şaka olsun diye söylediği sözleri bulup çıkardılar. Olaylar bu minval üzerine devam ederken sanatçı hakkında, imam hatipliler için söylediklerinden dolayı TCK 216??/1’den dava açılıp tutuklanmasına karar verildi ve davayla birlikte de tutuklanan Gülşen apar topar içeri tıkıldı.

Önce, bir hususta anlaşalım. Gülşen’in daha önçe de yaptığı ve muhatabın şikâyetçi olmadığı, 216/1’de belirtilen suçu işleme kastının bulunmadığı görülen imam hatip ile ilgili sözlerinin sınırları zorlayan bir densizlik oluşturduğu ve aklı başında herkesin kınayacağı nitelikte olduğu açıktır.

Biz de Gülşen’i, bu “şaka!”sı dolayısıyla kınıyoruz.

Ancak Gülşen’in bu tavrı apar topar tutuklanıp içeri atılmasını mazur göstermez.

Hele hele namaz kılmamakta direnenlerin katlinin vacip olduğunu söyleyen imamların bu çok tehlikeli çağrısı karşısında tepkisiz kalan yargı mekanizmasının, bu tavrı hiç mazur görülemez, demokrasilerde yargı densizlik ile suçu birbirine karıştırmayacak kadar gelişmiş olmalıdır.

Olaya biraz daha yakından bakınca Gülşen’in tutuklanmasını talep eden savcının, daha 2018’de hukuk fakültesinden mezun olduğu tutuklama kararını veren yargıcın Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından geçen 12 Ağustos’ta atandığı görülüyor.

Şimdi görünen o ki AKP’nin yandaşları sanatçıların sahne etkinliklerine karışma ve onları kendi dünya görüşleri doğrultusunda düzeltme yetkisine sahip olduklarını düşünmekte ve bu doğrultuda özgür davranabilmektedirler. Bu özgünlürlüklerini kullanırken kendilerine bağımlı yargıyı da istedikleri kararları almak için kullanabilmekte ve bu yolla tutuklamayla cezalandırma yöntemini uygulayabilmektedirler.

Peki şimdi, bu düzene dikta demeyeceğiz de ne diyeceğiz?

Gelişmiş demokrasi mi?

***

AKP diktasında yargının çok önemli bir yeri ve işlevi vardır: AKP’nin baskısına, zulmüne, yolsuzluğuna yasal kılıf hazırlamak, baskıya, yolsuzluğa kalkan olmak.

Adalet Bakanı ve müsteşarının da dahil olduğu, tamamen yürütmenin egemeninin kontrolündeki yargının egemenliğindeki rejimler diktadırlar. Oralarda yargı, diktaların güvencesi olmak işlevini yüklenir.

Bir de bu yargıyla biz şimdi serbest seçim yapacağız.

Nasıl olacak?

Kesinlikle kolay olmayacak, ama imkânsız da değil.

Yaşayıp göreceğiz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları