Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Amerikan rüyasından Amerikan kâbusuna

12 Kasım 2016 Cumartesi

Trump’ın Beyaz Saray yarışını kazanması üzerine, oyunun demokratik sonuç vermediği gerekçesiyle Türk seçmeniyle inceden dalgasını geçen Amerikalıları, Fuzuli’nin dizeleriyle andım:
“Bize tan eyleyen Coni, Trump’ı görgeç utanmaz mı?”
Washington’da yaşayan dostlarımla telefonda konuşurken “artık onlara ne olmuş yani sizde de Trump var diyebilirsiniz” diyordum.
İçinde bulunduğumuz durumdan dolayı Trump ile teselli bulmak... Gerçek züğürt tesellisi bu olsa gerek.
Bir kere o yolu tuttuktan sonra, tek teselli Trump değil. Diktatörden türetilerek Victatör diye adlandırılan, Victor Urban’ın Macaristanı var mesela...
Eğer o da kesmezse, sıradaki Fransa’nın Marine Le Pen’ini öne sürebilirsiniz.
Ama, Trump’ın başkan seçilmesini teselli olarak görmenin veya konuyu gırgıra almanın ötesine geçerek bakarsanız, bu olgunun ABD’de seçmenin kurulu Amerikan düzenine tepkisinin ürünü olduğunu söyleyebilirsiniz.
Nasıl Türkiye’de 21. yüzyılın başında sağ ayağı aksayan topal demokrasinin orta sağının iflası, iktidara dinci totaliter sağı getirmişse, 2016 yılında da Amerikan sağının iflası, Trump fenomenini iktidar yapmıştır.
Dikkatli gözlemciler, sistemin iflasını daha 2008’de fark edip boyutlarının ilk bakışta sanıldığından daha büyük olduğunu belirtmişler, gelecekte iflasın başka etkilerinin de yaşanacağını haber vermişlerdi.

***

Trump’ın başkanlığı onların öngörülerini tescil etmiştir.
2016 Amerikan başkanlık seçimleri, Türkiye’deki iflasın münferit olmadığını gösterirken gelecek Fransız seçimleri de, iflas olgusunun evrenselliğini kanıtlayacak gibi görünmektedir.
Sistemin iflasının belirtisi, seçileni, seçmenlerin bir bölümünün bir türlü içine sindirememesi değil, ama toplumun karşılıklı olarak birbirlerini ötekileştirerek, barış içinde bir arada yaşama, gerektiğinde dayanışma gösterme yetisini kaybetmeye başlamasıdır.
Gözlemcilerin belirttiklerine göre, seksist, ırkçı, gücü gücüne yetenci Trump’un Beyaz Saray’a yerleşmesiyle sonuçlanan sürecin, en belirleyici niteliği toplumsal bölünmüşlüğün gittikçe tırmanmasıdır. Bu tırmanışın nerede duracağını şimdiden söylemek mümkün değilse bile, sistemin kendi kurumsal dengeleriyle kontrol mekanizmalarının gücünün çözülmeyi engelleyeceği umudunun henüz tümden sönmediğini ileri sürmek yanlış olmasa gerek.
Trump’ın seçimini sistemin iflası olarak niteleyen görüşün de açıklamaktan aciz kaldığı en önemli husus, sistemden umudu kesenlerin yerleşik düzenin temsilcisi olarak gördükleri Hillary Clinton’ı saf dışı ederken, neden Bernie Sanders misali, düzenin antitezini önerene değil de, düzenin en egoist, en saldırgan, en fırsatçı örneğini oluşturana iltifat ettikleridir.
Bu durum halkın, kurumları laçkalaşmış, önerileri geçersizleşmiş sisteme olan itirazı, onun alternatifini yaratmak yerine, onun yıkıntısını baş tacı etmesi sonucunu doğurmaktadır.

***

Donald Trump, seçim kampanyası boyunca, güçlü Amerika imajını öne sürmüş, bir tür Amerikan rüyası savunuculuğu yapmıştır.
Trump’ı izlerken, aklıma Amerikan rüyasının büyük savunucusu ve dünya sinemasının en beğenilmiş isimlerinden olan Frank Capra (1897-1991) geldi.
Frank Capra filmlerinde, düzen eleştirisi yapıyormuş gibi görünür ama filmlerin sonunda Amerikan rüyasının, çalışkanlık, dürüstlük, aile sevgisi, dayanışma, merhamet gibi öğeleri devreye girer, neticede hep kötüler kaybeder, iyiler üstün çıkar, Amerikan rüyası hep galip gelir.
Frank Capra filmlerinde yüceltilen Amerikan rüyası gerçekten çok masal mıdır?
Bu husus tartışma götürür.
Ama kesin olan bir şey var ise o da gaddar fırsatçı, seksist, ırkçı, ötekileştirici Trump’ın sunduğunun Amerikan rüyası değil de, bir Amerikan kâbusu olduğudur.
Her neyse, herkesin kâbusu kendine...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları