Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Aklınıza mukayyet olun!

25 Mart 2022 Cuma

Geçen hafta yazı günüm geldiğinde, yükselen ateş ve bütün vücudumu kaplayan titreme yüzünden masa başına oturamayınca hemen test yaptırdım. Evdeki yardımcım Şehnaz Hanım’ın da benim de Covid-19 testlerimiz pozitif çıkınca da hastanenin yolunu tutmak zorunda kaldık.

Değerli okurlarım iki yıl önce pandemiden nasibimi alıp hastalıktan ucuz kurtulduktan sonra ikisi Çin, ikisi de Alman dört defa da aşı olmama rağmen yeniden virüs kapmış olmamı dikkatinize sunarım. Bu durumda naçizane “Biz zaten doğru dürüst uygulanmayan önlemlerin hafifletilmekten de öte, tümden kaldırılmasına kulak asmayalım!” derim. Yaşadıklarımız gösteriyor ki kimsenin bizi pandemiye karşı koruyacağı yok. Yine maske, sosyal mesafe ve hijyenden oluşan kişisel korunmamızı ihmal etmeyelim ve kaldığımız yerden devam edelim.

***

Hastalık dolayısıyla zorunlu hale gelmiş olan yazmadığım dönem, artık abes olağanlaştığından, şaşırmamız gerektiği halde şaşırmadığımız olaylarla dolu geçti.

Zamlar ivmelerini artırarak yağmur gibi yağmayı sürdürdü. İktidar kanadında, inat, ben bilirimcilik, ceberutluk, zulüm, tutuklama yoluyla rehine alma eylemleri korkutma, hapislik, adam kayırma, yoksulluk ve yolsuzluk durumları ve saçmalık berdevam. Hepsine yeri geldikçe değineceğiz. 

Bugün, “suç işlemek için anlaşma” gerekçesiyle haklarında dava açılmış olan 104 emekli amiralin 22 Mart Salı günü Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmasına değinmek istiyorum.

Anımsanacaktır, 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Türkiye’nin yaşamsal çıkarları açısından önemini ve vazgeçilmezliğini vurgulayan bir metin kaleme alan 104 emekli amiral hakkında, suç işlemek için anlaşma suçlamasıyla dava açılmıştı. Davanın, geçen salı günkü duruşmasında, Cemil Turgut Tufan, Engin Heper, Erdem Caner Bener, Osman Nadir Kınay ve Ergun Mengi ifade vermişlerdir.

Emekli Amiral Engin Heper, ilk görevinin boğazlardan geçen yabancı gemilerin Montrö Sözleşmesi hükümlerine uyup uymadıklarını kontrol etmek olduğunu, daha sonra NATO’da görev yaptığı dönemde, hep “Bizim gemilerimizi neden Karadeniz’e çıkarmıyorsunuz sorusuyla karşılaştığını, bu görevlerde bulunan bir kişi olarak, Boğazlar Sözleşmesi’nin feshi veya tadilinin Türkiye’nin aleyhine olacağı konusunda kamuoyunu bilgilendirmek üzere suçlamaya konu olan açıklamayı imzaladığını” söylemiştir.

Değerli okurlarım, 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu olan, Türkiye Cumhuriyeti’nin toprakları üzerindeki mutlak hükümranlığı konusunda Lozan’daki eksikliği gideren, egemenliğimizin güvencesi bir uluslararası sözleşmedir. Türkiye’nin amiralleri bu gerçeği bilmek ve gerektiğinde bu egemenliği korumak için kendilerine düşen görevi yerine getirmek zorundadırlar ve bugüne değin de bunu yapmışlardır.

***

Bu arada, Montrö’nün Karadeniz’e kıyıdaş devletleri -tabii bu arada Türkiye’yi de- korumak üzere, diğer devletlere getirdiği kısıtlamaları hiçe sayma eğiliminde olan ABD’nin başını çektiği bir grup, Montrö’yü kaldırmak veya değiştirmek istemektedir.

Salı günkü duruşmada söylenenler göstermiştir ki Montrö’yü savunmak konumunda olanlar, bu arada Deniz Kuvvetleri’nin komuta kademesi durumun farkındadırlar.

Ama devletin içinde her kurum aynı durumda değildir.

Aynı durumda olsalardı eğer Montrö’yü savunmuş olan amiraller, Türkiye’nin egemenlik belgesini savundukları için şimdi, ipe sapa gelmez suçlamalara karşı kendilerini savunmak zorunda kalırlar mıydı?

Son olarak başıma gelenler nasıl pandemi karşısında sağlığımızı korumayı aksatmamamız gerektiğini kanıtlıyorsa “Amiraller Davası” da aklımıza da mukkayyet olmamız gerektiğini gösteriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları