Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yarın ve ötesi
Yarın elli milyondan fazla kişi sandık başına gidecek. Katılım oranının dünya ortalamasına göre çok yüksek olduğu, yöneticilerin düzenli aralıklarla yapılan seçimlerle belirlenmesine yurttaşların büyük önem verdiği bir toplum Türkiye. Yarınki çifte seçimde Türkiye içi katılım oranının yüzde 90’a yaklaşması mümkün. Seçime toplumun tüm kesimlerinden verilen bu önem, Türkiye’de Erdoğan/AKP iktidarına, baskın otoriter niteliklerine rağmen asgari meşruiyetini veren bir etmen olduğu gibi, aynı zamanda demokrasi ve diktatörlük arasında salınan bu rejimin en zayıf yanını oluşturuyor. Bu seçim kampanyasında bunu açık biçimde gördük.
İktidarın açık ve örtülü baskı ve engelleme yöntemlerini kullanmaktan imtina etmemesine, utanç verici bir medya ablukası uygulamasına, halen milletvekili olan bir adayı, Demirtaş’ı hapiste Cumhurbaşkanlığı adaylığı kampanyası yürütmek zorunda bırakmasına rağmen, toplumsal muhalefetin nasıl son derece canlı ve güçlü biçimde harekete geçebileceğini seçim kampanyası gösterdi. Bariz diktatörlük eğilimlerinin yanında, güçlü bir demokrasi, en azından tek adam sultasına direniş eğiliminin bu toplumda var olduğu somut olarak ortaya çıktı.
Tek adam sultası karşıtlığında birleşen ve seçim kampanyasında Reis’in kurduğu oyun planını altüst eden muhalefetin can havliyle bunu başardığını söylemek yanlış olmaz ama yetersiz kalır. 18 Nisan’da baskın erken seçim kararının açıklanmasını izleyen bir-iki haftada beklenmedik biçimde muhalefetin söz, tasavvur ve etkinlik üstünlüğünü ele alışı, toplumda biriken öfkenin bir dışavurumu aynı zamanda. Bunun öncesini Gezi Parkı’nda ortaya çıkan protesto eylemlerinin hızla Türkiye’nin dört bir köşesine az veya çok yayılmasına kadar götürmek yanlış olmaz. O zaman bunun yurttaş haysiyetinin çiğnendiği gerekçesiyle hareket eden bir Haysiyet Ayaklanması olduğunu belirtmiştik. Geçen yıl yapılan anayasa referandumunda da sandığa yansıyan toplumsal tepki özünde aynı hissi dile getiriyordu. Şimdi bunun kat be kat kapsamlısı harekete geçmiş durumda. 24 Haziran seçimleri, Nisan 2017’de iktidarın zor bela, ite kaka, arada çelme de atarak, omuz vurarak kazandığı referandumun fiilen ikinci turu anlamına da geliyor.
Tayyip Erdoğan’ın “biz ve onlar” söylem modelini etkisiz kılan Millet İttifakı’nın kompozisyonu, ne için dayatıldığını iktidarın başının artık açıkça söylediği yüzde on barajı hırsızlığını engellemek için seçmenlerin bir kısmının stratejik oy kullanma kararlılığı, çeşitli kışkırtma girişimlerinin etkisiz kalması Türkiye’de başka bir şeyin büyümekte olduğuna işaret ediyor. Sakin bir kararlılıkla, sebatla ve inatla müstebite karşı çıkan, bunun için yan yana gelen, Türkiye seçmen topluluğunun en azından yarısını oluşturan bir kitlenin meydana çıkışına son bir buçuk ay içinde şahit olduk.
Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Erdoğan koalisyonu ucu ucuna kazansa da, bu Haziran 2018 bir milat teşkil edecektir. Etmelidir. Muktedirin tahakkümüne, kibrine karşı toplumun yarısının omuz omuza vermesi, direnişi, mücadeleyi sürdürmesi artık mümkündür. Müstebitin artık sayıkladığı, iktidarın tökezlediği, kutuplaştırarak yönetme siyasetinin boşlukta kaldığı bir dönem başlattı 24 Haziran öncesi seçim mücadelesi.
***
Seçim anketlerinin seçmenlerin gerçek niyetlerini yansıtma konusunda yanılma ihtimalinin çok yüksek olduğu bir seçim kampanyası yaşadık. Anket sorumluları, bugüne kadar rastlamadıkları oranda olumsuz yanıt aldıklarını, anormal oranda insanın misilleme endişesi içinde soruları cevaplamak istemediğini belirtiyor. Bir kamuoyu anketi şirketi yöneticisinin söylediği, “Bizimki dahil, hiçbir ankete bu seçim öncesi güvenmeyin” ikazını tüm seçmenler dikkate almalıdır.
İki seçimin de sonucunun bıçak sırtında olduğunu sadece söylemek mümkün bugün. Ama bu herhalde bir buçuk ay önce ne Erdoğan yandaşlarının endişe ettikleri ne de Erdoğan karşıtlarının hayal ettikleri bir durumdu. Bu beklenmedik umut verici gelişmeyi, Türkiye siyasal tarihinin demokrasiye dönüşü muştulayan en önemli birkaç dönüm noktasından biri haline getirmek yarın mümkün. Tek adama teslim olmayı, muktedire boyun eğmeyi reddeden yurttaş haysiyetinin bu yükselişi, ülkemizin barış, özgürlük ve huzur içinde yaşanılan bir yer olması umudunu elle tutulur kılan en önemli etmendir. Yarın sonuç ne olursa olsun, unutmayalım, demokrasi hiçbir zaman bitmeyen bir sürekli mücadeledir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Kazanan isim belli oldu!
- 'Adama lafını yedirirler böyle, ensendeyim'
- 3 ülke daha BRICS'e 'ortak üye' oldu!
- Polis yanlış adresi bastı, ev sahibinin kolunu kırdı
- Teğmenler hakkında yeni gelişme!
- Romanya - Kosova maçı yarıda kaldı!
- 'Tahmin edemedikleri kadar dirençliyiz'
- İlk bulgular neye işaret ediyor?
- MHP'den 5'inci paylaşım da aynı saatte geldi!
- Özel'e soruşturmada 'yetkisizlik' kararı