Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ne yaşam tarzı kaldı ne de yaşam hakkı!

28 Ağustos 2024 Çarşamba

Aynı haftada yaşanan üç olay...

Bursa’nın Yıldırım ilçesindeki Celalettin Ökten İmam Hatip Ortaokulu Müdürü Ergin Kaya Kırbıyık, bir veli toplantısında “Şort giyen öğrenciye de başını örtmeyen öğrenciye de karışırız” dedi.

Amasya’da turizm işletmecileri ardı ardına kapanırken, 70 yıllık Ali Kaya Restoran da kepenk indirdi. Turizmciler, son yıllarda içki ruhsatı alamamaktan ve içkili işletmelerin teker teker kapanmasından dolayı Amasya Valisi Yılmaz Doruk’un tutumunu eleştirirken, geçen hafta TÜGVA, İHH, Ensar Vakfı gibi iktidara yakın oluşumların aralarında olduğu Gönüllü Kuruluşlar Birliği (GÖKBİR), “içkili mekânların Amasya’nın manevi atmosferine zarar verdiğini” savunarak kapatılmalarını istedi.

Diyarbakır’da CHP İstanbul Milletvekili ve eski Diyarbakır Baro Başkanı Tahir  Elçi’nin eşi Türkan Elçi’nin ailesine ait olan bir kafe ve karşısındaki işletmeye “kıyafeti açık kadınların geldiği ve müzik çalındığı” gerekçesiyle üç el yapımı patlayıcı ve silahla saldırı düzenlendi. Saldırıyı düzenledikleri tespit edilen üç kişi önce tutuklandı, bir ay sonra serbest kalınca bu hafta aynı kafeye geldiler ve “bu sokağa açık giyinen kadınların gelmesini istemediklerini” söyleyerek tehditler savurdular, tartışmanın ardından kafe çalışanlarına saldırdılar!

Bunlar birbiri ile ilgisiz olaylar mıdır? Hayır!

GERİCİLİK KOL GEZİYOR!

Türkiye’nin batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine dört bir yanında gericilik kol geziyor! Bu olayların hiçbiri ülkenin genelinde yükselen iktidar destekli yobazlıktan bağımsız değildir.

AKP’li cumhurbaşkanının yerel seçimlerden önceki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde “Kimsenin hayat tarzına, yaşayışına, inancına karışmadık. ‘Nefes alamayacaksınız’ diyerek güya kadınları oy vermeye ikna edebileceklerini sanıyorlar” dediği Türkiye, gerçekte kadınların dinci gericiliğin pençesine atılarak her alanda sindirilmeye çalışıldığı bir ülkedir. 

Herhangi bir şey söyleyerek kadınları ikna etmeye çalışmaya gerek yoktur. Çünkü yaratılan baskıyı evde, sokakta, işte, okulda, her yerde olanca ağırlığıyla ilk hissedenler kadınlardır. İçinde bulunduğumuz ortam öylesine havasız ki burada nefes almakta zorlananlara, o kesif kokular yayan ortamı her gün deneyimleyenlere, “Nefessiz kalacaksınız!” demek de zaten trajikomiktir.

YIKICI BİR SUSKUNLUK BU...

Türkiye’deki temel sorun, Cumhuriyet Devrimi’nin en önemli sacayaklarından biri olan laikliğin siyaset sahnesinde siyasal İslama karşı güçlü bir şekilde savunulmamasıdır. Sözünü ettiğim vahim olaylar olurken bunları ülkenin gündemi yapmayanlar ve seçim için baskı yaratmayanlar sorundur. 

Herkesin yaşam tarzına karışan, her konuya müdahale eden AKP iktidarının bu yalanıyla yüzleştirilememesinin nedeni, laikliği ağzına almaktan korkan, “İçkili lokantaları, kapalı olmayan kadınları savunursak dindar kesimden ve sağdan oy alamayız” diye düşünen siyasetçilerdir. Dinci sağın havuzuna olta atan sahte demokratların yıkıcı suskunluğu, azgın gericileri cesaretlendirmeye yeten başlıca nedendir!

Bu durumda demokratik toplum örgütlerinin sesini yükseltmesinden ve yurttaşların anayasada var olan demokratik protesto hakkını kullanmasından başka yol yoktur. Siyaset sahnesinde koltuk kapmaca yarışına kapılıp halkın sesini duymayanlar Cumhuriyet Devrimi’ni savunmaz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları