Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kubilay katliamı unutulmasaydı...

24 Aralık 2023 Pazar

Nakşibendi tarikatının üyesi Derviş Mehmet, Menemen’de şeriat ilan etmişti. Olaya müdahale eden askeri birliğin başında yedek subaylığını yapan öğretmen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay vardı. Şeriatçılar, 24 yaşındaki genç askeri katledip kafasını kestiler. 

Bu katliam, 93 yıl önce 23 Aralık günü İzmir’in Menemen ilçesinde yaşandı. 

Kubilay’ın şeriatçılar tarafından katledilişi unutulmasa ardından Maraş, Çorum ve Sivas katliamları yaşanmaz;

Nakşibendi tarikatının üyesi olan Özal cumhurbaşkanı olamaz;

Bugünkü gibi tarikatlar devletin kurumlarına sızamaz;

FETÖ’nün darbe girişimi yaşanmaz;

Nakşibendilere bağlı olan Menzil grubunun Adıyaman kolu, genel seçimlerde AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylığını destekleyeceğini ilan edemez;

Siyasetçiler seçim öncesi oy için tarikatları ve cemaatleri ziyaret edemez;

Said Nursi’yi önder kabul eden Gültekin Uysal, Sivas’taki katliama “katliam” diyemeyeceğini söyleyen Temel Karamollaoğlu, “Tarikat, Allah’a ulaşma yoludur. Dini özgürlükler alanında değerlendirilmeli” diyen Ali Babacan gibi siyasetçiler muhalefet olarak görülmez, onlara umut bağlanmazdı!

Türkiye bugün hâlâ laik bir ülke olurdu; kurucu parti CHP’nin genel başkanı Özgür Özel, Şeyh Sait üzerinden köpürtülen karşıdevrim atağına karşı tartışma yaratacak bir yanıt vermezdi.

KEMALİZMİ FETÖ İLE BİR TUTAN HAİNLİK

Kubilay’ın katliamı unutturulduğu içindir ki bugün Türkiye yine şeriatçıların laik Cumhuriyete pervasızca saldırılarına sahne oluyor. Türkiye’nin kurucu ilkeleri çiğnendiği içindir ki yandaş Yeni Şafak’ın yazarı Aydın Ünal, 2. cumhuriyetçi dönek solcuları hatırlatırcasına, “Kemalizm ve FETÖ arasında fark yoktur. Birisi sapık bir tarikattı da Kemalizm bundan farklı bir şey mi? Bu da bir tarikat, bu da bir cemaat” diyerek zırvalayabiliyor; Atatürk’ü Fethullah Gülen ile bir tutup “sapık bir tarikat lideri” konumuna getirebiliyor!

Türkiye Cumhuriyeti, “Şahsım Devleti” haline getirildiği içindir ki cumhuriyet savcıları bu haince söylemleri kulak arkası edebiliyor, hukuk işlemiyor.

TBMM’deki muhalefet, şeriatçı çıkışlara karşı toplumu örgütlemediğinden tepkiler sosyal medya ile sınırlı kalıyor. 

NE YAPACAĞIZ?

14-28 Mayıs seçimleri ve sonrasında yaşananlar derslerle dolu ama en önemlisini bir cümlede özetleyebilirim: Gericilik karşısında dik duramayanlar, oy için Cumhuriyet karşıtlarının elini eteğini öpenler, tarikatlar kendilerini desteklesin diye “özgürlükçü laiklik” safsatasını kabul edenler, laik Cumhuriyeti savunamaz.

Cuma günkü “Karşıdevrimi püskürtmek” başlıklı yazımdan sonra “Ne yapmalıyız” diye soranlar oldu. 

Öncelikle kararlı olacağız, umudu kaybetmeyeceğiz. Maskelerin ardına saklananlara güvenmeyeceğiz. Gerçekleri açıkça söyleyeceğiz. Tarikatlar ve cemaatler dağıtılmalı demeyenlere güvenmeyeceğiz. Laik, kamucu ve antiemperyalist ilkeler için mücadele edeceğiz. Haklarımızı savunmak için örgütleneceğiz. Cumhuriyetçi birikimi buluşturan demokratik toplum örgütlerine destek olacağız. 

Susmayacağız, yılmayacağız, korkmayacağız, direneceğiz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları