Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Karanlık Yol

30 Ekim 2024 Çarşamba

Pazar günkü yazımda şu tespitte bulunmuştum: Etnikçilerin ve liboşların en hayati dönüm noktalarında siyasal İslamcı AKP’ye can suyu vermelerinin ana nedeni,1923’te kurulan Cumhuriyete karşı ortak düşmanlıkları ve emperyalizm ile olan göbek bağlarıdır.

Gazeteci-yazar Orhan Gökdemir’in tarikatlar tarihine ışık tutan “Karanlık Yol - Nakşi-Halidi Tarikatı Tarihi”* adlı yeni kitabını okurken bu ortaklığa giden karanlık yolu ortaya koyan bölümlerle de karşılaştım. Altını çizerek okuduğum “PKK ve Halidilik” adlı bölümde, “Türkiye’deki Kürt siyasal hareketinin ‘İslam açılımı’nın 1990’lı yıllarda başladığını, PKK’nin o dönemde Kürtlüğün merkezde olduğu yeni bir tarih yazmaya çalıştığını ve Şeyh Sait’in o yazım sırasında keşfedildiğini, Cumhuriyet karşıtı bir yobaz olsa da Kürt olduğu için bunun rahatlıkla görmezden gelindiğini, böylelikle Kürt ulusal önderi olarak belirlendiğini” anlatıyor Gökdemir.

Birçok kişinin unuttuğu ya da bilmediği gerçekleri de hatırlatıyor. PKK’nin kurucularından Murat Karayılan’ın 2011’de Süleymaniye’de yaşayan Nakşibendi şeyhi Şeyh Şebendi’yi ziyaret ederek Nakşi tarikatını tanıma adımı attığını belirtiyor. 

LAİK CUMHURİYETE KARŞI ÜMMET BİRLİĞİNİ SAVUNANLAR

Bundan birkaç yıl sonra, 2014’te, Diyarbakır’da Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla toplanan “Demokratik İslam Kongresi”nde olanları hatırlatması da önemli. Söz konusu kongre Kuran okunarak açılmış, “İslamda zalim, zulüm ve adalet kavramları”, “Medine Sözleşmesi”, “Kadının İslamdaki yeri” gibi başlıklar taşıyan oturumlar yapılmıştı. 

Kongreye “Mümin kardeşlerim” diye başlayan bir mesaj gönderen Öcalan, o tarihteki haberlere de yansıdığı şekilde, “çağdaş İslami ümmetin millet birliğini” anlamlı bulduğunu vurgulayarak şunları iletmişti: “Bu asla ‘tek devlet, tek millet, tek bayrak’ zırvalamaları anlamına gelmez. Tersine ilgili ayetteki ‘birbirinizi tanıyasınız diye sizi farklı kavimler halinde yarattık’ hükmü gereğince çoğulcu, demokratik, eşit ve özgür bir İslami ve birliğinde olan diğer kavimlerin ‘milletler birliğini’ ifade etmektedir.” 

Açıktır ki bu, 29 Ekim 1923’te kurulan laik Cumhuriyete karşı olarak, siyasal İslamcılar tarafından da savunulan ümmet görüşüdür.

LAİKLİK OLMADAN HUKUK DEVLETİNİN HARCI DA TUTMAZ

Hatırlarsanız geçen yıl aralık ayının sonuna doğru ise tutuklu Selahattin Demirtaş, yerel seçim sonrasında Şeyh Sait tartışmaları alevlenince sosyal medyadan duyuru yapmış, “Beni sevenler bilsin ki ben Şeyh Sait torunlarındanım” demişti. Demirtaş’ın basına yansıyan savunmasında da, Kürt toplumunun çimentosunun İslam dini olduğunu belirttiğini ve laikliği tarihi bir hata olarak yorumladığını düşünürsek, Öcalan ile aynı çizgide durduğu belli. Gökdemir, bunu “yeni bir Kürt-İslam sentezi çağrısı” olarak yorumluyor.

Durum böyle olunca en başta yazdığım tespitimin dayanaklarından biri netleşiyor. Geleceği dine dayalı bir yapıda yani ümmette görenlerin birlikteliği söz konusudur. Oysa bağımsız ve demokratik bir hukuk devletinin harcı laiklik olmadan tutmaz. Tarih ve siyaset bilimi bunun örnekleriyle doludur. 

Gökdemir’in özenli bir çalışmayla kaleme aldığı önemli kitabının verdiği mesaj da aynı doğrultudadır: “Halk ve dolayısıyla sınıf, laikliğin getirisidir. Laiklik olmadan medeniyet de sol da olmaz.”

* Orhan Gökdemir, Karanlık Yol, Nakşi- Halidi Tarikatı Tarihi, Yazılama Yayınevi, Birinci Baskı, Ekim 2024.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çukur! 6 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları