İnsan emperyalizmi ve utandıran ikiyüzlülük

04 Ekim 2024 Cuma

Altı yıl önce bugün, yazdığım şu satırları megafonla Kadıköy’de haykırmıştım: 

“Biz, adalet kavramının sadece insanları değil, insan olmayan hayvanları da kapsadığını savunuyoruz. İnsanların ve insan dışı hayvanların en temel hakkı, yaşam hakkıdır. Bilinç sahibi olan duyarlı canlılar, işkenceye maruz kalmadan yaşama hakkına sahip olmalıdır.

Biz, insan olmayan hayvanların bu gezegende insanlar için değil, insanlarla birlikte var olduğunu savunuyoruz ve hayvanlara uygulanan sömürüyü, soykırımı desteklemeyin diyoruz.”

O gün Bağımsız Hayvan Hakları Topluluğu olarak mezbahalardaki vahşeti, hayvanlara birçok sektörde uygulanan gizli şiddeti videolarla halka göstermiş; Türkiye’deki ilk gerçeklik küpü eylemini yapmıştık.

Eylemi 2 Ekim Dünya Çiftlik Hayvanları Günü’nde yapmamızın nedeni, o günün hayvan hakları alanında bir turnusol kâğıdı işlevini görmesiydi. Çünkü her yıl 2 Ekim’de susan çoğu kişi, 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde evde beslediği hayvanla fotoğrafını paylaşıyor, kendisinin de “hayvansever” olduğunu göstermeye çalışıyor ve politikacılar hayvanları umursuyormuş gibi mesaj veriyor!

BU YIL DA AYNISI OLACAK

Hayvanları “mal” olarak sömürüp katleden sektörleri destekleyenler, bugün susup iki gün sonra sosyal medyayı sevdikleri hayvanların görselleriyle dolduracak, Türkiye’de sokak hayvanları için katliam yasası çıktığı halde kimi siyasetçiler “hayvanseverleri” aldatmak için sözler verecek.

Mezbahalardan yankılanan çığlıklara kulaklarını tıkayanlar, sürekli “et” üzerinden yoksulluk haberleri yapacak.

“Ucuz ete” talep yaratanlar, hayvanların gemilere istif edilip haftalarca okyanuslarda yolculuk yaparak Türkiye’ye getirildiğini; yolda fazla dışkılamasınlar diye çok az yem verilerek aç ve susuz bırakılanların bazılarının hastalandığını; hastalık yayılmasın diye yemlerine antibiyotik boca edildiğini; ölenlerin gemilerdeki bir düzenekte rendelenip denize atıldığını...

Süt sektöründe “makine” yerine kullanılan dişilerin bedenine erkek hayvanlardan alınan spermlerin enjekte edilerek sürekli gebe bırakıldığını; süte el koymak için anne ile yavrunun doğumdan sonra ayrıldığını ve her ikisinin de acı içinde çığlıklar attığını...

Yumurta sektöründe beslenmesi kârlı görülmeyen erkek civcivlerin boğularak ya da rendelenerek öldürüldüğünü...

Reklamlardaki gibi hayvanların yeşillikler içinde yetiştirildiğinin sanıldığını ama gerçekte dört duvar arasında ya da kafeslerde hapsedildiklerini...

Doğada yetiştirilseler bile sonunda hepsinin acımasızca katledildiğini görmezden gelecek.

OYSA HAYVANLAR DA BİLİNÇ SAHİBİ VE DUYGULARI VAR

Hayvanlar da insanlar gibi hayatta kalmak için çabalıyor, korkuyor, acı çekip yavrusunu korumak istiyor. Yılda yüz milyardan fazla kara hayvanı ve tonlarca deniz canlısı, sadece insanlar tüketsin diye yapay dölleme yoluyla eşya gibi üretiliyor. Doğada büyük bir yıkıma yol açan hayvansal tüketim, iklim krizinin ilk üç nedeninden biri. Hayvan çiftlikleri, virüslere yol açarak salgın hastalıklara neden oluyor.

Bunları görmek istemeyenler, 2 Ekim’de susup 4 Ekim’de “hayvansever” olacak.

Ama Türkiye, hayvan nefretinin öyle yaygın olduğu bir ülke ki sadece 4 Ekim’de ses çıkaranlar da “hiç olmazsa bazılarını savunuyor” diye alkış toplayacak. Bazıları da 4 Ekim şovunu sürdürürken iktidarın çıkardığı katliam yasasını uygulamayacaklarını söyleyecek ama itlafı savunan veteriner hekimleri destekleyecek. 

Bu utandıran ikiyüzlülüğü ortaya çıkarıp tür ayırmadan yaşam hakkının dokunulmazlığını savunmak da hayvan özgürlüğü mücadelesinin felsefesi olan veganizmi savunanlara düşecek. Gün gelecek bizimle alay edenler utanacak ama olan, yitip giden onca cana ve gezegene olacak!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları