Teşekkürler Hayat

02 Ocak 2014 Perşembe

Bu yazıyı 2014 yılının ilk sabahı, erken saatlerde yazıyorum. Ege’de, bir kıyı kentteyim. Güneş az önce doğdu. Ortalıkta sıcak, nemli bir turunculuk… Bu renk cümbüşünün kaynağı güneşin ışınları mı yoksa penceremin önündeki mandalina ağacı mı, kestiremiyorum… Önemli de değil zaten. Uzanıp bir mandalina koparıyorum. Ağzımda bal, şurup… Teşekkürler hayat diyorum. Her gecenin sonunda güneş mutlak doğar… Teşekkürler.
Dün akşam daha 2013 bitmemişken, ülkemin son yasağı düştü masaya: Gezi Parkı’na giriş yine yasaklanmıştı! Zavallı zavallı hükümet! Zavallı zavallı Tayyip!
Kavganın tarafları arasında cüceleşme yarışı sürerken, masaya bir tümce daha düştü: 2013 yılının özetini BirGün gazetesi yapmıştı: “Sizin çocuklarınız çaldı, bizim çocuklarımız öldü” … Kurşun gibi ağır bir tümce. Yedi fidanla birlikte biraz daha öldük… Her gecenin sonunda güneş mutlak doğsa da, ölen çocuklarımız görmeyecekler güneşin doğduğunu…

Sen de sarılacak bir ağaç bul
Teşekkürler Hayat” diyebilmek için, ben 2013’ün en güzel teşekkürünü eden ÇARŞI’ya bırakıyorum sözü. Çoğunuz okumuştur. Ama Gezi ruhunu, direnişin özünü, yaratıcılığını ve tüm özelliklerini barındıran teşekkür, bize 2014 yılı boyunca yol göstersin demekten kendimi alamadım:
Bir bahçeye giremezsen
Durup seyran eyleme
Bir gönül yapamazsan
Yıkıp viran eyleme...
Gördüğü şiddet yüzünden yaralanmış tüm insanlarımıza geçmiş olsun der, yaşamını yitirmiş olan insanlarımızın ailelerine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. Mekânları cennet olsun, hatıraları yaşasın...
İstemeden de olsa kimilerine bir zararımız dokunmuşsa... Geride bıraktığımız tek bir çöp için dahi, halkımızdan ve dünyadan en onurlu işini en az ücret karşılığı yapan tüm temizlik işçilerimizden özür dileriz...
Bilenler bilir bizi: Gerektiği zaman özür dileyenleri severiz.
Hayatı futbol değil, futbolu hayata feda edenler olarak yaşadığımız bu süreç zarfında, çocukluğumuzdan beri vurmalı çalgıların ustası analarımıza...
Kapısını arkadan sürgülemeyen semtimizin güzel sakinlerine...
Direnmeye gittim gelicem’ diyen esnafına...
Semt bizim aşk bizim’ şarkısının hakkını verirken yere düşen insanlara korkusuzca kalkan olan delikanlılarımıza..
Seccadesini sedye yapan cami imamına, su taşıyan kilise papazına... Başka renklere gönül verip rekabetini maneviyata saklayanlar... Dualarını iyi niyetlerini bizden esirgemeyen Antartika’daki penguenlere... Şerefini patronlarına devreden medyaya karşı kalemini kırıp onurlu tavır sergileyen basının tüm emekçilerine...
Duyarlılıklarını esirgemeyen sanatçı, yazar/şair ve düşünürlere... Emekçi ve emeklilere... Starbucks’ın alnının ortasına Yaşasın tam bağımsız Kurukahveci Mehmet Efendi’ yazan zekâya...
Sinirlenince çok güzel oluyorsun Türkiyem’ diyen dikkate, haksızlığın, kibrin fırlattığı taşlara karşı göğsünü siper eden kadınlarımıza...
Gönüllü doktor ve avukatlarımıza... ‘Bi başına çoraplarını bile giyemez, eksantirik kitaplar dışında kitap, dergi okumaz; etliye, sütlüye, dertliye, asgari ücrete, evin ekmeğine karışmaz, yanında bomba patlasa umurunda olmaz’ denilen, velakin herkese çalımını atıp röveşatasını yapan gençliğimize...
Selam veren tüm dostlara... Yolda bize eşlik eden Beşiktaş sahilinin martılarına ve gölgesini bizden esirgemeyen ağaçlara teşekkür ederiz...”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları