Temamız iyileşmek

29 Ağustos 2024 Perşembe

“Ben, Kommagene Kralı Antiochos Theos, bu kutsal alanın inşasını tanrıların ve atalarımın şerefine yaptırdım. Her yıl doğum günümde ve tahta çıkış günümde, bu kutsal alanda büyük kutlamalar yapılmasını buyuruyorum.” 

Nemrut Dağı’ndaki mezar yazıtlarında yazıyor bu sözler. 1987’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Nemrut Dağı anıt mezarına ilk tırmanışım değil bu. 70’li yıllarda katır sırtında, 80’lerde ise dağın eteklerine dek asfalt yoldan ilerlemiştim. Ancak önceki hafta sonu sabaha karşı dörtte aynı dağa tırmanırken “Ben görmeyeli, Nemrut Dağı daha da yükselmiş ya da ben daha da küçülmüşüm” demekten kendimi alamadım. Bu yaşta tırmanmak zorundaydım çünkü Kommagene Bienali’nin davetlileri arasındaydım! 

DÜNDEN BUGÜNE

Kommagene Bienali ilk kez 2022’de gerçekleştirildi. Bir yıl sonra ülkeyi sarsan, bölgeyi korkunç etkileyen, amansız bir yıkımla karşı karşıya bırakan ve gördüğüm kadarıyla henüz yaraları sarılmayan 6 Şubat depreminden sonra ikinci kez yapılıyor.

Bienalin küratörü Istvan Erös Macaristan Güzel Sanatlar Akademisi rektörü, ilk bienale sanatçı olarak katılmış. Yöreye ve insanlarına âşık olmuş, deprem sonrası ülkesinde açtığı kampanyalarla yaraları sarmaya koyulmuş.

Bienalin direktörü Nihat Özdal küratör, müzecilik uzmanı, şair ve kendini yöreye adamış bir sanatçı. Zaten Kommageneli sayılır, Urfa-Halfeti doğumlu.

2. Kommagene Bienali Adıyaman Valiliği ev sahipliğinde ve SANKO Holding ana sponsorluğunda, LAR (Land & River Art) koordinasyonuyla gerçekleşiyor. Bu yılki bienalin teması ise “iyileşmek” olarak seçilmiş. İyileşmek, yeniden doğuş, yeniden hayata dönüş... Çok geniş kapsamlı ve çok katmanlı bir tema...

Bienale katılım açık çağrıyla yapılmış. Yerli ve yabancı 400 kadar başvuru uluslararası jüri tarafından incelenmiş ve aralarından Türkiye ile 20 yabancı ülkeden (Çin, Japonya, Kore’den İngiltere, Fransa, Brezilya’ya) 55 sanatçı seçilmiş. Ayrıca 10 Adıyamanlı sanatçı var.

YEREL HALKLA İLİŞKİ

Seçilen sanatçılar ağustos ayı boyunca yerel zanaatkârlarla, sanayi bölgesindeki ustalarla çalışmışlar, dostluklar kurmuşlar. Camcılar, demirciler, ahşap ustaları, marangozlar, terziler; el sanatları atölyelerine ev sahipliği yapmış, çocuklar ve gençler tüm çalışmaları yakından izlemiş. 

Bütün bu bilgileri Prof. Dr. Erös ile Nihat Özdal’dan alıyorum.  

Ortaya çıkan eserler, birkaç alanda sergileniyor: Nemrut Dağı’nın eteğinde ve tepesinde, Karakuş Tümülüsü’nde, dünyanın ayakta kalan en büyük ikinci Roma köprüsü olan Cendere Köprüsü’nde, Kahta Kalesi’nde, Perre antik kenti ve Fırat Nehri Atatürk Barajı Gölü’nde yer alan adalarda.

Nitekim bienal sona erdikten sonra tüm eserler burada kalacak ve adalara yerleştirilecek. Böylece orada da çağdaş sanat müzemiz olacak.

Burada size tek tek eserleri tanıtma olanağım yok. Onu sanat dergilerine bırakayım.

KİMİ GÖZLEMLER

Benim kimi gözlemlerim şöyle:

En çok doğal malzeme kullanılmıştı. Cam kırıkları, taş kırıkları, ahşap kırıklıkları iyileşmeden daha çok yıkımı dile getiriyordu. Simgeler, semboller sık sık ön plana çıkıyordu. Çeşitlilik ve çok yönlülük ilginçti. Mekânlara özgü eserler yer alıyordu. Birçok eserde soyut ve somut olan iç içe geçmişti. Şölen Kipöz ve Hatice Gökçe’nin “Yükü Omuzlamak” Rukiye Peyzo’nun , “Eşikte Kalmak”, Ceysu Uçan’ın “Lotus 9”u; sualtı heykeli, bu iyileşmede kadın duyarlığını vurgulayan işlerdi. 

Belki en dikkatimi çeken özellik şu oldu: Çağdaş sanat fazlasıyla okuma gerektiriyor. Malum, milletimiz okumayı sevmiyor. Hele son yıllarda cehalet yüceltilirken bütün o açıklamaları kim okur ki. Yukarıda saydığım alanlara gelen yerli ya da yabancı turist 2 bin yıllık mirasa dev heykellere, Cendere Köprüsü’nün kavislerine, Kahta Kalesi’nin duvarlarına, eserlerden daha çok ilgi gösteriyordu.

Sakın bu son söylediğim kimseyi yıldırmasın. Kommagene Bienali devam etmeli. 2 bin yıllık miras ile çağdaş sanat her daim buluşmalı.

Ancak eğer amaç yaraları sarmak, dünyanın bu en görkemli bölgesini yeniden hayata kavuşturmak, turist akımını çoğaltmak ise başka şeyler de gerekli.

Bugün Adıyaman’ın konaklama olanakları yarı yarıya kaybedilmiş durumda. Kalacak yer yok. Yollar moloz dolu. Kaldığımız otellerde içki yok, yasak ama otelin karşısındaki büfelerde harıl harıl satılıyor, millet gizli içiyor. Bu ne ikiyüzlülük? İstanbul’dan Urfa’ya uçarken kara çarşaflı hanımlar, şalvarlı sarıklı beyler arasından zor sıyrıldım. Ürkütücü.

2. Kommagene Bienali’ne emeği geçenleri kutlarım. 9 Kasım’a dek sürüyor. Fırsatı olan kaçırmasın. Gitsin, görsün. Zeus, Fortuna, Apollon, Herakles’in o dev başlarının arasında güneşi doğurtsun ve çağdaş eserleri izlesin. Bu arada bereket tanrısı Fortuna’nın izinden hareket eden kadın derneklerinin elişlerini alıp yöreye de katkıda bulunsun.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Müjdat Gezen ve adalet 8 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları