Soyulduğumuzu Yeni Fark Edenlere...

12 Ocak 2014 Pazar

Canım Arkadaşım Onat,
Dün muhteşem bir ışık vardı. Yaşadığımız karanlığa inat acayip aydınlık bir sabah vardı İstanbul’da, Boğaz’da, Aşiyan sırtlarında... İçimizi onca ısıtan, birbirimizi gözlerimizle kucaklamamız mıydı, yoksa orada olma nedenimiz mi, bilemedim...
Orada olma nedenimiz sendin elbet sevgili Onat Kutlar... Dün, hepimize yönelmiş bombayı sırtlanıp gittiğinin 19. yılıydı...
Metin Deniz’in baş ucuna diktiği o mermer mezar taşının çevresinde bir avuç insandık... Her birimiz sana ilişkin düşünceler duygularla doluyduk. En çok, en çok da, hasretle, özlemle...
Sadece dün değil, ne zamandır senin ileriyi hepimizden önce görmeni düşünmeden edemiyorum.

Şaşkın aydınlarımız
Sevgili Onat,
Bugünlerde aramızda olsaydın, şimdi şaşkın şaşkın, “aaa, meğer neler oluyormuş” havasında dolanan aydınlara kim bilir neler söylerdin.
İliklerimize dek soyulduğumuzu yeni fark edenlere;
Memlekette satılmadık kurum ve yer kalmadığını yeni öğrenenlere;
“Ilımlı İslam bal gibi demokratik olabilir” diyenlere;
Meğer o mahkemelerde ne ipe sapa gelmez yanlışlar yapılmış diye yeni yeni “uyananlara”;
Ama bunlar bizi AB’ye sokacaklardı diye inananlara;
Bunlar dindar insanlar, hırsızlık yapmaz yalan söylemez diye belleyenlere;
Atatürk diktatördü... Erdoğan demokrat...” diyen gözünü hırs bürümüş cahillere...
“Entelektüel” görünme gereği Tayyip ya da Cemaat baskısını yok sayan kafası karışık cahillere, kim bilir neler söyler ve yazardın...
Ben dün Aşiyan’da, o ışıkta, senin yıllar önceki sözlerini düşünüyordum. Hani Kazdağları’nda tatilini geçirmekte olan gepegenç bir flütçü, cebindeki birkaç kuruş için hunharca öldürüldüğünde yazdığın yazıyı:

Bahar Hâlâ İsyancı
Şöyle diyordun: “Para ün ve iktidar hırsının gözleri bürüdüğü,
üç kuruş gasp ederiz
diye gencecik bir flütçünün acımasız ellerce boğulduğu,
ortaçağ karanlığının her gün biraz daha koyulaştığı,
köylerin, kasabaların, kentlerin etnik boğuşmalarla kan gölüne döndürüldüğü,
gerçeğin mafya liderlerinden sorulduğu,
hapishanede yazarların, bilim adamlarının çürütüldüğü,
devletin ve halkın iliklerine kadar soyulduğu ve soygunun soyana kâr kaldığı,
goygoycuların minareye kılıf hazırladığı,
eğitimin ve yönetimin şeriatçılara teslim edildiği,
politikacıların çoğunun iktidar labirentlerinde kaybolduğu ya da çıkar peşine düştüğü,
erdemin, dürüstlüğün, onurun unutulduğu,
kültürün, kültürfizikle karıştırıldığı bu şiddet, bu soygun ve ikiyüzlülük toplumunda, birçok kişi, tıpkı benim gibi, herkesin ‘şıkıdım şıkıdım’ oynamadığının farkında.
Ama acaba reklam rekabeti, ün ve çıkar hırsı ile gözleri kararmış olanlar yeterince farkında mı?”
Yıllardır Cumhuriyet gazetesinin “Farkında mısınız?” sorularını küçümseyen, görmezden gelen kimileri, şimdi farkında olmaya başladılar Sevgili Onat...
Ama canım arkadaşım, bil ki başından beri bunların farkında olan bizler “Bahar İsyancıdır”ı da unutmadık. Bahara inanıyoruz. Ve bilesin ki:
Seninle birlikte geleceğin duvarı önünde durmamız... Belki kaygılı, belki sabırsız ama dimdik... Umutsuzluğa, boş vermişliğe, çaresizliğe teslim olmamamız... Geleceğin duvarı karşısında susmamamız... Hesap sormamız, sonuna dek hesap sormamız... Bir türlü bastıramadığın yüreğindeki ozanın “Bahar isyancıdır” diyen sesine kulak vermemiz... Bunlar hâlâ bizimledir. Kadehimi sana kaldırıyorum sevgili arkadaşım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları