Zeynep Oral
Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Onlar ölürken

18 Ağustos 2024 Pazar

Sevgili okurlar, kendime “Yaz, ha bire yaz, yine yaz... Bu gidişle yaz bitecek, en iyisi yaz bitmeden biraz izin alayım” diyordum ki... Üç gün önce sevgili meslektaşım Nazım Alpman’ın “Türkiye’nin ‘sintinesinde’ vaziyeti umumiye!” başlıklı yazısını okudum. Ve aklımdan geçen düşünceler için kendimi ayıpladım. Bir yanda benim ülkemde insanlar “kuyu tipi” hapislerde ölüme terk edilmişken ben hâlâ nasıl tatil düşünebilirdim ki?

O MEKTUP 

Nazım Alpman’ın yayımladığı Halil Yakut’un mektubunu kısaltarak paylaşıyorum: 

“2 Şubat 2024 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü bir soruşturma kapsamında gözaltına alındım ve 16 Şubat 2024 tarihinde hukuksuzca tutuklandım. 24 Şubat 2024 tarihinde bulunduğum Marmara (Silivri) Kapalı Hapishanesi’nden bir sabah baskınıyla apar topar Kırşehir Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi’ne Grup Yorum emekçisi arkadaşlarım Vedat Doğan ve Rezzan Şengül ile birlikte sürgün edildim.

Yüksek Güvenlikli Hapishaneler bizim ‘kuyu tipi’ dediğimiz hapishaneler. Çünkü tam anlamıyla bir kuyunun içindesiniz. Beş adımlık bir hücrede. Güneş vurmuyor. Küçücük penceredeki tel örgüler nedeniyle içeri hava girmiyor. Her gün su kesintileri ve 2-3 gün suyun hiç gelmediği de oluyor.

Gardiyanlarla bir megafon aracılığıyla iletişim kurmanız isteniyor. İnsan yüzü, insan sesi, güneş, hava, su yok! Her saati, her dakikası, her saniyesi tecrit işkencesiyle dolu bir işkence merkezi kuyu tipi hapishaneler.

Kitaplarınız, mektuplarınız hapishane idaresi tarafından keyfi bir şekilde 'sakıncalı' bulunuyor. BirGün, Cumhuriyet gibi halkın sesini duyuran gazetelerdeki bazı haberler sansürleniyor. Tam bir onursuzluk dayatması ile karşı karşıya kalıyorsunuz.”

Mektupta bunların yasalarımıza göre suç olduğu anlatıldıktan sonra süresiz açlık grevine başladıkları açıklanıyor: “Çünkü yapabileceğimiz başka bir şey yoktu, halkın adalet mücadelesine yönelik bu saldırıya yalnızca bedenlerimizle barikat olabilirdik.”

AÇLIK GREVİ 

Bugüne dek açlık grevlerinin işe yardığını görmedik. Ancak hukuk devletinde, yasaların uygulandığı ülkelerde geçerli olabilir diye düşünüyorum. Ama yine de dosyaları bile okunmadan yargısız infaz karşısında sesinizi nasıl duyurabilirsiniz ki! 

Açlık grevi boyunca da kuyu tipinin saldırıları durmadı. “Bize açlık grevinde su vermediler, ‘çeşme suyu içilebilir’ dediler; oysa çeşmeden çamurlu su akıyordu.”

Hapishanelerde neler olup bittiğini bilen var mı? Devlet suç işliyor mu? Denetleyen var mı? Hapishane idareleri suç işliyor mu? Keyfilik ne denli yaygın? 

Bu soruları ve daha nicelerini sıralarken aklım ve yüreğim 2016’da Ankara İnsan Hakları Anıtı önünde “Açığa alındım. İşimi istiyorum” yazılı döviziyle direnişe başlayan, KHK ile ihraç edilen Semih öğretmenle birlikte açlık grevini sürdüren Nuriye Gülmen’de. Sahteliği kanıtlanmış “delillerle” 10 yıla mahkûm edildi. İçeride dört yılını doldurdu. Ve dosyasını okuyan bile yok.

Halil Yakut’un mektubuna devam ediyorum: 

“Ben 100 günde 17 kilo verdim. Tahliye olduğumda 49 kiloydum” dedikten sonra şu bilgileri veriyor: 

“Şu an süresiz açlık grevinin 135. gününde olan Grup Yorum emekçisi Vedat Doğan 40 kilo kalmış durumda. Sağ kulağı duymuyor. Yüz mimiklerini kontrol edemiyor. Artık hayati riski var. Süresiz açlık grevinin 140. gününde olan Grup Yorum emekçisi Rezzan Şengül 43 kilo kalmış durumda. Kalp sıkışması, kalp çarpıntıları, nefes darlığı, denge kaybı sorunları var. Artık ayakta durmakta zorlanıyor.”

“Grup Yorum emekçilerinin yaşamasını istiyoruz. Bu yüzden talepleri kabul edilmeli. Yargılandıkları bölgeye yakın bir başka hapishaneye sevk edilmeyi talep ediyorlar.”

“Eriyen bedenlerimizle kuyu tipi hapishaneler kapatılsın istiyoruz. Buca Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde Oktay Kelebek ve Cem Dursun 174 gündür, Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde Rezzan Şengül 140 gündür, Vedat Doğan 135 gündür süresiz açlık grevinde!”

Evet. Nazım Alpman’ın dediği gibi “Ülkenin sintinesinde vaziyeti umumiye” böyle!

“Sintine”nin ne demek olduğunu, yat ve tekne sahipleri, tatile çıkanlar iyi bilirler.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları