İnadına çokseslilik

24 Mayıs 2013 Cuma

DONİZETTİ ÖDÜLLERİ TÜRKİYE’NİN AYDINLIK YÜZÜNÜ YANSITIYOR

\n

İki akşam önce İstanbul’da Rahmi Koç Müzesi’nde Donizetti Klasik Müzik Ödülleri töreni ve gala konseri vardı. Haliç’in suları ışıl ışıldı. Tören başladığında güneş alçalıyordu. Güneş battı, aydınlık devam etti. Akşam oldu aydınlık devam etti… Gece oldu, aydınlık devam etti… Aradan iki gün geçti o aydınlık içimde hâlâ devam ediyor. Gece ne kadar karanlık olsa da güneşin mutlak doğacağı inancı daha bir güçlü yerleşiyor içime o akşamdan sonra…
Andante” klasik müzik dergisinin bu yıl dördüncüsünü gerçekleştirdiği ödüller, bu ülkenin aydınlık yüzünü ortaya koyuyor. Çoksesli müziğin her alanını, opera, bale ve dansı da kapsayan ödüller sadece yorumcuları, icracıları, bestecileri değil, eğitimcileri, genç kulakları da içeriyor. Sanki elden ele geçen bir meşale, bir bayrak yarışı…
Derginin yazarları, her dalda 3 aday belirliyor. Gerekçeleriyle birlikte bu adaylar 140 kişilik çok geniş bir jüriye sunuluyor ve oylamayla her alanın birincisi seçiliyor. Sadece mesleki başarı, ulaşmış oldukları sanatsal yetkinlik değil, özellikle son bir yıl içinde gösterdikleri performansları göz önüne alınıyor. Bu yıl tam 24 dalda verildi ödüller. (Dün sonuçları okudunuz, tekrarlamayacağım. Ayrıntıları ve tüm dallardaki gerekçeleri Andante dergisinde okuyabilirsiniz.)

\n

‘Atatürk’e teşekkür’

\n

Ödül töreninde, her ödül alan, ne söyleyecekse 30 saniye içinde söylemeliydi. Ve söylenen her söz, bence geçmişle gelecek arasında bir köprü oluşturuyordu! Bu açıdan da muhteşemdi.
Töreni ilk anda “
tutuşturan” Yılın Kadın Dansçısı Ödülü’nü alan Senem Ergüler oldu. “Bu ödüle layık görüldüysem, sahnede var olabiliyorsam, sahnede bale yapabiliyorsam” diye başladı ve iki insana teşekkür etti: Babasına ve Atatürk’e…
O an salonda patlayan ve dinmeyen, dinmeyen, dinmeyen alkışı duymalıydınız! Tanrım sanki yer gök inledi! Nasıl inlemesin ki? Atatürk sözcüğünün bile
“yasakmış gibi” algılandığı bir dönemde yaşıyoruz!\t
Ondan sonra ödülünü alan her insan Ata’ya şükranlarını, Cumhuriyet ilkelerine bağlılığını, çağdaş ve evrensel değerlere sevgi ve saygısını dile getirirken törende bir araya gelmiş yüzlerce insan, sımsıkı kenetlenip sahnedeki değerlerin bizler için ne büyük bir armağan olduğunun bir kez daha bilincine vardık.
Yılın piyanisti
Özgür Aydın’a ödülünü vermek bana rastladı ama ödül verenlerin konuşma hakkı yoktu. Olsaydı “Yaşasın çokseslilik” diye haykıracaktım.

\n

Değerler yok edilirken

\n

Cumhuriyet kazanımlarıyla var olan değerlerimizi yaşatmak, o değerleri var eden kurumları yaşatmak, Türkiye’de çoksesli müziğe gönül vermişleri yaşatmak, günümüzde her zamankinden daha zor, daha acılı oldu. Engeller, yokluklar, yasaklar, olanaksızlıklar inanılmaz boyutta. Hainlikler sonsuz!
Yücel Erten (Yılın Opera Rejisörü Ödülü) söyledi: Siyasetle sanat ilişkinlerinin en gerildiği günlerdeyiz. Devlet kendi yatırımı olan sanat kurumlarını hırpalıyor. Oysa bilim ve sanat özgür; kurumlar özerktir…
Yılın Orkestra Şefi Ödülü’nü alan
Hakan Şensoy’un özetlediği gibi: Çokseslilik her şeydi!
Gelin görün ki, AKP’nin hazırladığı yeni yasa tasarısı yalnızca Cumhuriyet armağanı kurumları yok etmekle kalmıyor, çoksesliliği de ortadan kaldırıyor. (Bakın dünkü Cumhuriyet
Selda Güneysu’nun haberi.)
Beyoğlu Belediyesi’nin ev sahipliği; KÜSAV (Kültür ve Sanat Varlıklarını Koruma ve Tanıtma Vakfı) desteğiyle gerçekleşen törende, Radyo-TV Programı Ödülü’nü alan
Ahmet Makal’ın vurguladığı gibi “Andante Dergisi, çölde bir vaha”ydı. Kurucusu, her şeyi Serhan Bali başta olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları