Genco Erkal’a borcumuz

22 Ağustos 2024 Perşembe

Genco Erkal’ı sonsuzluğa uğurladık. Birçoğunuz gibi ben de onun yokluğunu omuz başımda kesik bir kol gibi hissetmekteyim. Ancak bu duygunun rehavetine kapılmaktansa şimdiden Genco Erkal’a gönül borcumuzu nasıl ödeyeceğimizi düşünmek zorundayız. 

Genco Erkal tiyatro yapmaya başladığı yıllarda günümüzün teknik olanaklarına sahip değildik. Birçok oyununun hiçbir kaydı yok. Ayrıca tiyatro canlı izlenmeli tamam ama yine de... Onu ve bıraktığı mirası gelecek kuşaklara en doğru, en dürüst biçimde aktarmalıyız.

Günün birinde bu ülkede mutlak bir Genco Erkal Müzesi kurulacağından hiç kuşkum yok. Çeşitli kurumlar şimdiden kolları sıvamalı. 

SİNEMADA GENCO ERKAL 

“Keşanlı Ali” ve “Bir Delinin Hatıra Defteri” gibi tiyatrodan beyazperdeye uyarlanmış filmlerden değil, doğrudan sinema için çekilmiş filmlerin akıbetini düşünüyorum. Bu arada, son zamanlarda tamamlanan, Selçuk Metin’in çektiği o muhteşem “Genco” belgeseli için yönetmene ne denli teşekkür etsek azdır! 

Sinemada Genco Erkal deyince benim aklıma ilk gelen Ferit Edgü’nün “O” adlı romanından, Onat Kutlar’ın senaryosunu yazdığı “Hakkâri’de Bir Mevsim” filmi geliyor. 1983’te Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı dahil dört ödül kazanan filmi, geçtiğimiz yıllarda Sinematek/Sinema Evi tarafından restore edildi. Ve sinemamızın bu kült filmi MUBI’de seyredilebiliyor.

Zeki Öktem’in çektiği “Faize Hücum” (1982); Fehmi Yaşar’ın yönettiği “Camdan Kalp” filmi (1990) olsun; temiz kopyalarıyla olmasa da arandığında internette bulunabilir. 

Ben Hopkins’in “Pazar: Bir Ticaret Masalı” (2008, Almanya, Türkiye ortak yapımı) Irmak Çağan’ın “Prensesin Uykusu” filmi (2010) nispeten yeni oldukları için iyi durumdalar.

Ancak gelin görün ki Ali Özgentürk’ün “At” filmi (1982) yıpranmış ve izlenemez durumda. İstanbul’da seyyar satıcılık yaparak oğlunu okutup “büyük adam” olması için çabalayan bir babadır Genco. Ali Özgentürk’ün en başarılı filmlerindendir. Sarsıcıdır, etkileyicidir.

KURUMLARA VE KÜLTÜR BAKANLIĞI’NA SESLENİYORUM 

Genco Erkal, 1982’de “At”, 1983’te “Faize Hücum” filmleriyle “en iyi erkek oyuncu” dalında Antalya Film Festivali’nde iki kez Altın Portakal Ödülü’nü kazandı.

Sadece bu iki filmde değil, altı filmde de Genco Erkal’i izlemek, oyunculuk dersi almak gibidir. Bunlar kaybolmamalı! Konservatuar ve akademilerde de gösterilmeli. 

“At” filmin bir an önce hayata döndürülmesi gerekmektedir. Ali Özgentürk’e sordum “At” filminin yok olması nasıl engellenir diye. Filmin “restorasyonu” (sinemacıların dilinde “görüntülerin tedavi edilmesi” bunu yapan şirketler var) için 100 bin lira gerektiğini söylüyor. 

Ben de Kültür Bakanlığı’na ve tüm kültür kurumlarına sesleniyorum: Başta “At” olmak üzere Genco Erkal’ın oynadığı sinema filmlerinin yok olmasına izin vermeyelim! 

AYDEMİR AKBAŞ 

Aydemir Akbaş’ı geçen hafta kaybettik. Hayatını sinemaya vermiş, sinema ile yatıp kalkan iyi bir insan, iyi bir oyuncuydu. Arkadaşımdı. Birbirimize hep sevgi ve saygı besledik. 

1969 yılında “Düşenin Dostu” oyununu Engin Cezzar-Gülriz Sururi Tiyatrosu’nda ünlü Amerikalı yazar James Baldwin sahneliyordu. Ben de Baldwin’in asistanlığını yapıyordum. “Düşenin Dostu” hapishanede geçer. Cezaevindeki şiddet üzerine kurulmuş, çok sert, şiddeti -sömürüyü- aşağılamayı vurgulayan çok katmanlı bir oyundu.

Dört mahkûm vardı: Engin Cezzar (Smitty-heteroseksüel erkek), Ali Poyrazoğlu (prenses), Erden Alkan (maço erkek), Bülent Erbaşar (Mona-yani Mona Lisa) ve Gardiyan: Aydemir Akbaş.

Bu ekip üç ay çok sıkı çalıştık, neredeyse birlikte yaşadık. Jimmy oyuncularına Türkçe “Çocuklaaa” diye seslenir, (r’leri söyleyemezdi) onlardan istediği performansı alana dek uğraşırdı. En kızdığı şey, provalara geç gelinmesiydi. Ve en sık geç kalan Aydemir Akbaş’tı. Her seferinde “Lan Arap” diye başlar başka bir bahane uydururdu. O gardiyan rolünde Aydemir’in başarısını unutamam. Gardiyanı sonsuza dek mahkûm kılmıştı. Hoşça kal arkadaşım!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Müjdat Gezen ve adalet 8 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları