Yakup Kepenek
Yakup Kepenek yakupkepenek06@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ulusal Korkusu

21 Ekim 2013 Pazartesi
Geçen günlerde söylediği “Artık bu
ülkede ulusalcı mulusalcı diye bir
şey yok� sözlerinden anlaşıldığı gibi
Başbakan, içini iyice boşaltarak kullandığı
özgürlük ve hiç önemsemediği eşitlik
gibi ulus kavramını da aklınca hiçe
sayıyor.
Bu durum Başbakan’ın düşünce
yapısının çağın gerçeklerinin ne
kadar gerisinde kaldığının kusursuz bir
kanıtıdır.
***
Ekonomi biliminin kurucusu
Adam Smith’in yazdığı ve ekonomi
düşüncesinde sürekli esin kaynağı olan
başyapıt, Ulusların Zenginliği (1776)
adını taşır. Aslında ekonominin bir bilim
dalı olarak ortaya çıkışı, Sanayi Devrimi,
kapitalist üretim biçiminin doğumu ve
çocukluk yıllarıyla eşzamanlıdır. Bir
başka anlatımla ulus kavramı, tümüyle
kapitalizmin ürünüdür.
Osmanlı’nın sanayileşemediği,
yarı sömürge olduğu ve bu nedenle
de battığı gerçeğinden yola çıkan
Cumhuriyet’in kurucularının aklı,
temelinde, sanayileşmeyi ve ulusalcılığı
bir arada kucaklamak, eÄŸitimi ve bilimiyle
bütüncül bir gelişmeyi sağlamaktır.
Bu öykünün devamında, 1980’lere
dek, ülke içinden sanayileşme özlemini
sergileme ve 1960’larda olduğu gibi
Soğuk Savaş ortamı elverdiği ölçüde
gerçekleştirme çabası; dışından da
ABD, IMF ve Dünya Bankası eliyle bu
sevdadan vazgeçin baskısı var. 12 Eylül
faşizminin ekonomideki yıkımı ülkenin
sanayileşmekten vazgeçirilmesinin
yollarını ardına kadar açmasıdır.
***
Devletin ekonomideki yerini
olabildiğince küçültmeye ve buna
koşut olarak ulusal çıkar kavramını
önemsizleştirmeye dayanan küreselleşme
süreci, 1980’lerden başlayarak 2008’e
dek sürdü. Küreselleşme, yalnız
uluslararası ticaretin, yani mal ve
hizmet alım-satımlarının değil, özellikle
sermayenin ve bir ölçüde de olsa
işgücünün dünya üzerinde sınırsız
dolaşımına olanak tanınması anlamına
gelir.
Ancak küresel balayı dönemi, batan
bankaların ulusal bütçelerden, yani ulusun
parasıyla kurtarılması olgularıyla birlikte
2008’de büyük bir bunalımla yerlere
serildi. Kapitalizm, deÄŸiÅŸik nitelikte ancak
1929’a benzer bir büyük ekonomik
bunalıma sürüklendi.
Son beş yıl boyunca süregelen ve
tanısı henüz tam olarak konulamamış
olan ağır bunalım yıllarında küreselleşme
yerini yeniden karma bir düzene
bırakmış bulunuyor. Yeni dönemde ülke
ekonomilerinin artık her tarafı açık değil;
bu nedenle yaşanan küresel sürecin kapı
takılan küre olarak adlandırılması yoluna
gidiliyor (The Economist, 12 Ekim).
Bir başka anlatımla her ülke
ekonomisini dışarıya sınırsız olarak
açmıyor; ticarete, sermaye girişlerine
seçmeli bir biçimde, açık ya da gizli
engeller koyuyor; ülkeye giriş için böyle
bir kapıdan geçilmesini gerekli görüyor.
Örneğin Kanada Başbakanı, “Yabancı
sermaye Kanada’ya iş yapmaya
gelmeli, ülkeyi satın almaya değil�
diyor!
Yüksek nitelikli olanların dışında,
gelişmiş ülkelere dışarıdan gelmeye
çalışan işçilerin tekneleri, ulusalcılığın
duvarına çarparak sulara gömülmeye
devam ediyor.
***
Ekonomide ulusalcılık günümüzde
yeni bir düzleme taşınıyor. Ülkelerin
çoğu, üretim olanaklarını artırmak için
bütüncül bir yenileşmeye yöneliyor;
çağdaş eğitimin ve bilimin öncülüğünde
ulusal yenilik sistemlerini oluÅŸturuyor;
üniversitelerini en son ODTÜ’de yapıldığı
gibi gece yarısı baskınlarıyla sindirmiyor.
Başbakan’ın ekonomik temele dayalı
bir ulus bilincinden yoksun olduÄŸu
anlaşılıyor. Ancak böyleyseniz ulusunuzu
ilericilerini baskı altına alarak, bütüncül
bir eskileşmenin ışıksız tüneline
sokmaya çalışırsınız!


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları