Yakup Kepenek
Yakup Kepenek yakupkepenek06@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Paylaşım Kavgaları

21 Nisan 2014 Pazartesi

Türkiye iki büyük paylaşım kavgası yaşıyor. Bunlardan biri cumhurbaşkanının yetkilerinin kullanımıyla; ikincisi de yerel yönetimlerin gelirleriyle ilgilidir. Siyasetin doğal akışına kavuşması, bu iki konuyu bir an önce çözmesi gerekiyor.

***

Türkiye, yaklaşık dört ay sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kimlerin aday olacağını bilmiyor. Oysa bu seçim, önemli ve gerçek anlamda tarihseldir, çünkü 12 Eylül dönemi bir tarafa bırakılırsa, ülke, tarihinde ilk kez tüm seçmenlerin oylarıyla bir cumhurbaşkanı seçecektir.
Bu sırada yerel seçimlerde yüzde 45 oy alan AKP’nin olası iki adayı tartışılırken seçmenin yüzde 55’inin adayı ya da adayları için adım atılmıyor. Ortada henüz aday yok; yine de seçimden sonra, cumhurbaşkanı ile başbakan arasında yetki paylaşımının nasıl olacağı derinlemesine hukuk ve siyaset çözümlemelerine konu oluyor.
Burada iki noktanın altı çizilmelidir.
Önce, çok yanlış bir anlayışla cumhurbaşkanının partili olmaması gerektiği vurgulanıyor. Üzerinde DP yazılı bastonla dolaşan cumhurbaşkanı olayını unutalım; ancak şimdiki cumhurbaşkanının, önceki uygulamalarını bir yana bıraksak da yalnızca Dicle Üniversitesi’ne rektör atamasında sergilediği tutum, diz boyu partililiğin ya da aynı anlama gelmek üzere yanlılığının çok somut bir göstergesi değil de nedir?
Sonra, ağustosta halkın oylarıyla seçilecek cumhurbaşkanı, kaçınılmaz olarak öncekilerden güçlü olacaktır. Dolayısıyla, AKP’nin sonu, ANAP ve DYP gibi olmayabilir. Aslında toplum için önemli olan AKP değildir. Cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırları bir an önce ve demokratik ölçülerle çizilmesidir.

***

Aynı ölçüde çok önemli bir paylaşım alanı da yerel yönetimlere kaynak ayrılmasıdır. Bilindiği gibi, Diyarbakır’ın yeni seçilen büyükşehir belediye başkanı orada üretilen petrol gelirlerinden pay istedi; Enerji Bakanı da bu isteği anında reddetti.
AKP iktidarı belediye yasalarını değiştirdi. Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 75’i 30 ilin bütünşehir belediyesi sınırları içinde yaşıyor. Bu illerde belde belediyeleri kapatıldı; il genel meclisi seçimleri yapılmadı; köylerin tüzel kişiliği kalmadı; kamu yatırım ve hizmetleri konusunda ve halkın ortak mallarının kullanımında valilikler yetkili kılındı.
Ancak belediyelerin asıl gelir kaynağının merkezi hükümet bütçesinden ayrılan ödeneklerden oluşması uygulamasına dokunulmadı. Köklü bir biçimde yapısal değişime uğrayan yerel yönetimler, geçmişin merkezden gelecek sadaka benzeri ödeneklerle hizmet vermek zorunda bırakılıyor. Yerel yönetimler, toplam vergilerin yalnızca yüzde on dolayında bir bölümünü topluyor. Kaldı ki önceki dönemde İzmir ve Diyarbakır örneklerinde yaşandığı gibi, AKP hükümetinin kendisinden olmayan belediyelere güçlükler çıkardığı da biliniyor.
Bu nedenlerle, vergileme yetkisi merkezi kalmakla birlikte bir kısım vergilerin, oranlarını ve tabanı saptama yetkisiyle birlikte yerel yönetimlere bırakılması gerekiyor.
Çağdaş kamu maliyesinin ana ilkelerinden biri, yönetimin, vergi ve diğer gelirlerinin bir havuzda toplanması ve toplanan gelirlerin gereksinmelere göre paylaştırılmasıdır. Gerek belediye başkanının gerekse bakanın görüşleri bu kurala uymuyor. Enerji Bakanı’nın yaklaşımı, niteliği değişen belediyelerin kaynak sorununa çözüm getirmediği ya da merkezi hükümetin gücüne sarıldığı; belediye başkanının petrol gelirlerinden pay istemesi de, soruna tek belediye ve tek kaynak biçiminde ya da tekil yaklaştığı için doğru değildir.
Yerel yönetimlerin tümünün gelir kaynaklarının artırılmasının yasal dayanaklarının oluşturulması yoluna gidilmelidir.

***

Öyle görülüyor ki Türkiye siyaseti, yıllardır çözümsüz bıraktığı sorunlar yumağında, özellikle cumhurbaşkanının yetkileri ve yerel yönetimlerin gelirleri kavgalarının çok daha ağırlaşmasıyla karşı karşıya kalacaktır. Bu gidişle ulusal gelirin paylaşımının tartışılmasına bir türlü sıra gelmeyecektir!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları