Yakup Kepenek
Yakup Kepenek yakupkepenek06@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

IMF Falı mı?

27 Ocak 2009 Salı

Küresel ekonomik bunalım yalnızca yıkıcı olmuyor; yapıcı bir tarafı da bulunuyor(!). Bunalım, neredeyse işsiz kalmış olan IMF’yi yeniden canlandırdı.

Bundan birkaç yıl önce IMF’nin Türkiye’den başka doğru-dürüst bir müşterisi yoktu; bunalımla birlikte hızla çoğaldı. Kendi ekonomisini yönetemeyen hükümetler, bir kez daha IMF’nin kapısını çalıyor. IMF de uzun bir aradan sonra işbaşı yapmanın mutluluğuyla, kollarını sıvıyor.

Türkiye’nin IMF macerası elli yıl önce, 1958’de, bizdeki sağcıların göklere çıkardığı Demokrat Parti hükümeti döneminde başladı. Yarım asırlık sürenin tamamına yakınında ekonomi IMF isteklerine göre yönetildi. Şimdiye dek 19 anlaşma yapıldı; şu sırada 20.’si için gizli görüşmeler haftalardır sürüyor. Ancak ekonominin oyuncularının büyük bir heyecanla bekledikleri anlaşma haberi bir türlü gelmiyor! Yorumcular, fal açıyor!

***

IMF görüşmelerinden ne çıkar? İşte burada fal açmanın bir anlamı yoktur; IMF’nin neler isteyeceği önceden bellidir:

“Kamu harcamalarını azaltın; ücretleri ve maaşları sakın arttırmayın! Bunların karşılığında Türkiye’nin dışardan borçlanması için ‘yeşil ışık’ yakarım; ayrıca 20 milyar dolar dolayında da borç verebilirim.”

Sondan başlayalım, Türkiye, dünyada en yüksek oranda reel faiz vererek borçlanan ülkelerden biridir; gelişmiş ülkelerde reel faizler yerlerde sürünüyor; Türkiye ise yüzde 8-10 oranında reel faizle borçlanıyor. Bu durumda borçlanmak için IMF’nin yeşil ışık yakmasına, kendine güvenen ve ekonomiyi iyi yöneten bir hükümet gereksinim duymazdı.

IMF’nin ısrarla istediği, kamu harcamalarını azaltın, artı, ücret ve maaşları arttırmayın anlayışı ise dünyadaki gidişe, daha doğrusu bunalıma karşı diğer ülkelerin almakta olduğu önlemlere tümüyle ters düşüyor.

Özellikle bunalımın çıkış yeri olan ABD’de ekonomiyi canlandırmak için kamu harcamalarının arttırılması yoluna gidiliyor; yeni yönetim yol, köprü, okul, sağlık, bilim ve teknoloji yatırımları için tutarı 1 trilyon dolara ulaşan programlar hazırlıyor. İngiltere ise bankaların kredi musluklarını açmaları için destek oluyor; bir taraftan da kimilerinin sermayelerinde kamulaştırmaya gidiyor; yönetimlerine karışıyor.

Ama IMF Türkiye’den bunları yapmamasını ısrarla istiyor; anlaşmanın önkoşulu olarak bunları dayatıyor. Hastalık aynı olduğuna göre, ABD ve İngiltere’de yapılanın tersini yapmak, ekonomiyi iyileştirir mi? Elli senedir iyileştirdi mi?

Yapılacak olan IMF anlaşmasının koşulları, “yapısal reformlar” başlığı altında kimi tümcelerle süslenecektir.

Geçiniz...

Ekonominin yarıya yakını devletin resmi verilerine göre kayıt dışıdır. IMF, Türkiye hükümetlerinden örneğin kayıt dışılığın azaltılmasını istemez.

Bu ülkede vergiler ekonomik güce ya da artan gelire göre alınmaz. Vergi adaleti diye bir kavram yoktur. Vergileri, esas olarak, ücretliler, maaşlılar ve KDV’si, ÖTV’si ile tüketiciler öder. Zengin-yoksul ayrımı yapmayan dolaylı vergilerin toplam içindeki payı yüzde 70’lerdedir. IMF bu oranın AB ülkelerinde olduğu gibi yüzde 50’lere çekilmesini ve emeğiyle geçinenlerin vergi yükünün indirilmesini de önermez.

Yine IMF, merkezi ve yerel yönetimlerin alım-satımlarında ve ihalelerinde olası yolsuzlukların engellenmesi işine de karışmaz.

IMF için “yapısal reform” demek “özelleştirme” demektir. IMF bu konuda çok başarılıdır; çeyrek yüzyıldır Türkiye’yi özelleştiriyor; en büyüklerini bu hükümete yaptırdı; şimdilerde de, kamunun elinde ekonomik değeri olan bir şeyler kaldıysa onların da satılıp savılmasını ister.

Geçen hafta ABD’de yapılan törenlerde “en çok alkış alan” sözlerden biri de, eski başkanların bu ülkenin ormanlarını ve doğal kaynaklarını koruyucu çalışmalarıydı. Özel mülkiyetin kutsal sayıldığı ABD’de, ülke topraklarının yarısından fazlası halkın malıdır ve bunları satmak yöneticilerin aklına gelemez! Bizde ise aynı saatlerde halkın malı olan ormanlar, 2B adı altında, gözaçıklık yaparak buralara el koyanlara, IMF’nin alkışları arasında, sunuldu!

Fal açmaya gerek yok, IMF bir kez daha geliyor. Yalnız bu kez başka müşterileri de var; o nedenle, öncekilere göre gerçekten “daha ağır” geliyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları