Veysel Ulusoy

Et fiyatları ve döviz kuru

18 Haziran 2023 Pazar

Asgari ücretin seviyesi konusunda her toplantı ve arkasından gelen haberler halkın çok fazla dikkatini çekiyor.

Temmuz ayında enflasyona göre ayarlanması beklenen, bir bakıma zorunlu olan artış ile ilgili tüm gelişmeler anbean takip edilir hale geldi. Bunun doğal olarak önemli bir nedeni var... Asgari ücret ve genel ücretler seviyesinin yakınsaması.

Yakınsamanın bir diğer anlamı ise ücretler genel seviyesi aynılaşırken onların dağılımı yani farklılığının da aynı kapsamda azalmasıdır.

Avrupa Birliği ve OECD verileri söylüyor bunu bize... Onlardan öğreniyoruz ücretlerin konum ve seviyesini ne yazık ki. 

Ücetlerin/maaşların tabanda aynılaşması birçok tehlikeyi de beraberinde getirmektedir. Bu tehlike özellikle para ve maliye politikasının ekonomiyi düze çıkaramadığı, aksine döviz yokluğundan dolayı ithalat ile ihracat dengesinin bozulduğu ve ithalata bağımlı üretim sürecinin döviz kurundan etkilendiği bir ortamda daha da öne çıkmaktadır.

Tehlikenin en önündeki fotoğraf ise et piyasasında gelen yansımayı bize iletiyor açıkçası...

ET FİYATLARI; BİZDE VE BAŞKALARINDA...

Ülkemizde özellikle son birkaç yılda yükselen kırmızı et fiyatları küresel kırmızı et fiyatlarından oldukça fazla ayrışmaktadır. 2010 yılından itibaren başlayan bu sürecin o zamanki nedenlerine girmeyeceğim ama fiyatlardaki son dönemde artış oranı aklın almayacağı bir özellik sergilemektedir.

Daha yılın başında örneğin 150 lira ortalama fiyatı olan kıymanın en ucuz fiyatının 350-400 liralık bir seviyeye gelmesinin nedenini sadece genel enflasyon oranına bağlamak da yanlış olur. Gerçi genel enflasyon oranının da ne olduğunu artık el âlem çok açık bir şekilde bilmektedir ama konumuz şimdilik bu değil…

Konumuz şu sorunun yanıtıdır açıkçası: Son yıllarda modern ekonomilerde yıllık ortalama yüzde 5 artan fiyatlara karşın ülkemizde et fiyatları neden roket gibi yukarılara gitmektedir?

Sadece beş ayda yüzde 200-300’lere varan fiyat artışını enflasyonla açıklamak mümkün mü tarzında sorularla nedenselliğin daha da kökenine inmek gerekiyor.

Canlı hayvan yetiştirme maliyetinden köylerdeki tarımsal faaliyetin azalmasına, ücretler genel seviyesi ve şehirleşmenin artmasından hayvan yetiştirmenin zorluğuna kadar bir çok nedeni tartışabiliriz. 

Hatta ithal samanı bile...  

Öte yandan et fiyatlarını bu nedenlerden başka en çok etkileyen iki faktörü vurgulamak zorunludur: “Yanlış açıklanan enflasyon oranları ve döviz kuru ve onun yokluğu.”

Üretimi tamamen ithalata endeksleyen bir ekonomi politikası içinde debelenen çiftçinin/hayvan üreticisinin maliyet yapısının dövize bağlı olması ile düşen üretimin yine ithalatla karşılanmaya çalışılması sürecin kanayan yarası olmuştur. Diğer bir ifadeyle, dövize bağımlılık ve yerel enflasyon oranının etkileşimi ile maliyet ve fiyatların yukarılara çıkması önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.

Öyle de aşırı fiyat artışlarını sadece birkaç faktöre bağlamak doğru mu sorusu da tam karşımızda beklemektedir.

Yanıt bu kapsamda çok açık: Kesinlikle hayır!

Peki nedir sorusunun yanıtı da bu piyasadaki yapısal şoktur. 

Kırmızı (ya da diğer türdeki) et piyasasının yapısını bozduk yıllarca... Daha önce vurguladığımız gibi köylülüğü azalttık, verimi ve kazançları düşürdük. Referans fiyatı yaklaşımı ile gelirleri baskıladık. Dahası, liyakatli insanların değerlendirmelerini göz ardı ettik...

Tüm bunların etkisiyle de kırmızı et piyasasında ekonomik şok yaşadık. 

Fiyat ve üretimi içine alan çok kuvvetli bir şok hem de. 

Asgari ücrete yakınsayan gelir seviyesini de içine alan, fakirlikle bezenmiş bir şok...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları