Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gerçek yaşamın aynası; 3. sayfa haberleri..

20 Kasım 2021 Cumartesi

Teknolojik değişimlerin kaçınılmaz sonucu olarak, gazete sayflarından esinlenilmiş kimliği ile televizyon, internet, her türden bilişim yayınlarındaki ürkütücü boyutlara tırmanan örnekleriyle, insanlığın, canlılar, doğa yaşamının her alanına uzanan sonuçlarıyla, teknoloji, bilimdeki gelişmelere karşın gerçek yaşamın sonuçlarında ilkel çağların koşullarına doğru bir geriye çekilişin kanıtlarıyla yüzleşmemizi, çaresizliğimizi sergiliyor..

Programların, programcıların isimlerini paylaşmadan önceki gece tanıklık ettiğim birkaç trajik örneği vermekle yetineceğim.. Kayıp kızını bulmak için ailesi ile birlikte canlı yayında yer alan anne, yine kendi ailesinden, kız kardeşi, oğlu, yakınları, kızının arkadaşları içinde canlı yayında kavgalı yüzleşiyorlar. Uzman bilim insanlarının devrede olmaları hiçbir işe yaramıyor. Kayıp genç kızın çocukluktan sevgilisi, teyze oğlu ile evlenme düşleri kurarken çok zorlu yaşam koşullarında kendisini okutmak için çırpınan annesine de minnet duyguları içinde, birkaç kez gündeme gelen para karşılığı zengin adaylarla evlendirilme kıskacında kayıplara karşmış olduğu aylardır bulunamadığı, yaşamından da kaygı duyulan bir gerçeklikle yüzleşilmiş olduğu ortaya çıkıyor.

Bir başkasında, ilk kez arkadaşlarına gönderdiği mektubun kaygıyla polise ulaştırılması sayesinde bir eve yapılan baskın sonunda, cinnet getiren 16 yaşındaki gencin önce anne ve babasını öldürerek, sonra çevre için de çok zararlı, bina içinde çalışacak görevlilere bile zarar verebilecek bir zehri kullanarak intihar ettiği gerçeği ile yüzleşiliyor. Sorunlara dönük çalışmalarıyla uzman bilim insanlarının yaşananlar üzerine söz söyleme, çözüm üretebilmede ne kadar aciz kaldıklarını gözlemlememek olanaksız. Çok boyutlu nedenlere dayalı zincirleme olumsuz sonuçlara ilişkin bilimsel yol göstericilikte, “Aileler kendi çocukları olunca, kendilerinin yaptıkları ile çocuklarının içine düştükleri sorunları görmezlikten gelmek, gerçeklerden kaçmak yoluna saparak en acımasız çözümlere sığınıyorlar..” türünden cümleleri kurabiliyorlar..

***

En çaresiz, diplere çekilmiş çoğunluğun yaşamı, en kutsal değerler üzerinden sözde üretilmiş siyasetin kirli, çatışmacı, acımasız savunduğu değerlere ihanet boyutunda icraatları ile üretilen gerçek yaşamın içinde, kutsal değerleri, inançları unutun, her türden haksızlık, hukuksuzluk, ahlaksızlık üzerinden yaratılan karmaşanın sonuçlarının bütünlüğünde yuvalanan, birbirlerini acımasızca vuran, canlarını yakan, kutsal ailelerin kirlenme tablolarının boyutları, çok çıplak sergilenmiş oluyor..

***

3. sayfa haberlerinin içinde canına kıyılmış bir kadın ya da kayıp çocuk cesediyle yüzleşmediğimiz gün var mı? Laik Cumhuriyet’in anayasal sorumluluğu, ucube başkanlık modeli üzerinden de olsa kimlik görevi olarak üzerinde duran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, sıradan bir vatandaş gibi kendi özel dini inançları gereği siyasal İslam üzerinden görüşler açıklamak gibi bir hakkı, anayasal yetkisinden söz edilemez. İnançlarının gereği üzerinden yaşam tarzı, bireysel düşünceleri elbette özel yaşam alanı içinde sorgulanamaz.

Ancak sıradan bir vatandaşın doğal hakkını Cumhurbaşkanı kimliği ile yaptığı konuşmalarda, açıkmalarda kullanması laikliğe aykırı bir eylemdir. Ortada işleyen bir bağımsız hukuk, yargı kurumları olsa hesap sorulacak bir eylemin kararına dönüşüverir. İmzası, sorumluluğu altında oluşturulmuş yargı sistemi içinde, besbelli ki bu anayasal hukuka aykırılığın sorgulanması söz konusu olamıyor. Hukuksuzlukların geçerliliğinin sürdürülebilmesi düzenin işleyişinde “Çoğu gitti, azı kaldı” diyebilmenin yolu, elbette seçmenin oy hakkına sahip çıkabilmesi, haklarını arayabilmesi ile ancak açılabilecektir.

Biz bu çatışmacılığın, haksızlık, hukuksuzlukların bedellerinin sonucu, yaşamları, değerleri allak bulak olmuş yoksul seçmen çoğunluğunun yaşam koşullarının yaratılan çelişkiler yumağında, medyanın 3. sayfa gündemlerine taşınan patlamanın toplumsal boyutları üzerinden, yeni olumsuz katkılar üzerine kafa yoralım. Bilindiği üzere anahtar kitlelerin önlenemeyen yoksullaşma hızı, ekonomik gelişmelerde, yerli üretim yerine ithalatın desteklenmesi üzerinden dün de yüreğimizi dağlayan pek çok yeni haberle daha yüzleşiverdik. Birleşik Metal-İş’in hazırlamış olduğu son, dünün raporuna göre 4 kişilik ailenin açlık sınırı 2.988 liraya, yoksulluk sınırı 10.335 liraya çıkmış. 18 yılın yükselişi 6.5 kata ulaşmış. Yaşamsal en büyük payı alan süt ve ürünlerinde artış yüzde 35’lerde..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları