Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Bu koltuğa alıştık, gitmeyiz de gitmeyiz'

17 Temmuz 2021 Cumartesi

Kimler söylemiş? Ne zaman söylemişler? Çok da önemli değil. Önemli olanı erdemli olamayanların, kendilerine hayran olmanın çok ötesinde, egomerkezcilerin, çıkarları adına her türlü kötülüğü başkalarına yapabileceklerin, insan türününün içinde çok fazlaca görülmeleri. Diyeceksiniz ki tüm canlılar için doğa yasaları geçerlidir. Doğa yasalarının dengelerinin korunabilmesi koşulu ile “büyük balığın küçük balığı yutmasından” korkulmaz..

Tamam da, tamam olamayanı, insan türü içinde çok da örnekleri görülebilenlere, istediklerini yapabilmelerinin önünün açılması, hele de çağımızda çok da görüleceği üzere, siyasal erkin içinde, haksız, hukuksuz, otoriterleşme haklarının tanınması halinde; sonunda yaşanacak sınır tanımaz acı gerçekler.. Otoriter güçle donatılmış insanların yaptıkları, yapabilecekleri kötülükler, haksızlıklar, hukuksuzluklarda kendi kendilerini frenleyememelerinin sonucu olarak, zarar gören insanlar milyonlar, milyarlar olarak çoğalabiliyor. Yetmiyor tüm canlılar ve doğanın dengeleri altüst olabiliyor.

Diyesimiz o ki, seçimle gelmiş insanların, seçimle gitmek zorunda oldukları gerçeğinin kabul edememeleri suçunun şakası yok. Üretilebilecek kötülükler, yaşatılabilecek acıların da sonu yok.. En kötüsü de elde edilmiş gücün, başka insanlar, kısa ve uzun dönemli ülke çıkarları aleyhinde kulanılabiliyor olmasının, hangi yollar ve yöntemlerle elde edilmiş olmasının biliniyor, sorgulanabiliyor olması bile işe yaramıyor.

Siyasi güç erkinin kullanılması ile, silahlı güç, mafyöz güçler ya da sivil ama kitleleri sürükleyen, başta din - inanç - ırk - aşiret adına ayırımcı, çatışmacılık ittifakları ile yürünen yollarda varılabilecek acılı sonun dibinin olmadığı insanlık tarihinin bilinen sonuçları ile yeterince ürkütücü. Demem o ki kestirmeden, söyleyene bakmadan “Bu koltuğa alıştık, gitmeyiz de gitmeyiz” demeye kalkışanlara karşı, yaşam adına karşı duruş ittifakı, kaçınılmaz tek çıkış yolu..

***

Bu uzun, bildik girizgâhlı bir köşe yazısını sıkıcı bulmak gerisini okumaktan vazgeçmek en doğal hakkınız elbette.. Gelin görün ki ben de 15 Temmuz üzerinden el konulmuş olarak Saray adına yapılan etkinlikler, sürdürülen üsluptan vazgeçilmemiş olunmasının, kimi dersler çıkarılmış gibi yapılıp, sonradan tersine sonuçlara ulaşma adımlarında inat edilmesinin boyutlarından nasıl yararlar beklendiğini anlamakta zorluk çekmekteyim..

Mustafa Kemal kurtuluş, kuruluş savaşları süreci içinde, eğitim şûrası düzenlemeyi görev bilmişti. Biz de aynı yoldan yürüme, aynı sonuçlara ulaşma adına 2. eğitim şûrasını düzenliyoruz” demek kulağa gerçekten hoş geliyor.

YÖK’ün intihal belgelerinin gerçekleri üzerinden yola çıktığı haberlerinin sızdırılmasının ardından, Boğaziçi Rektörü atamasında diretilen hem üniversitemize hem de öğretim üyeleri ile öğrencilerine öylesine ağır bedeller ödetildikten sonra, adaylar üzerinden yeniden seçim yapılması kararı da uzaktan olumlu hava veriyor..

15 Temmuz’da ülkemizde yaşatılanlardaki acı gerçekler, FETÖ gerçeğine ulaşılmasının ötesinde, Amerika’nın parmağının görülmesi de değerli. Tarihimize belge değerinde bırakılmak üzere, dünyanın en büyük sanal canlandırma projesini de hafife almak yanlış olabilir.. Hepsi tamam da Meclis’ten oldubitti ile geçirilen OHAL düzeninin hâlâ geleceğimize dönük dayatılmasını nerelere oturtacağız?

İddialı, eğitimde gerçekten devrimi unutun, evrim getirebilecek gelişmelerin önünü açabilecek bir eğitim şûrasına birazcık eğitim sorunlarına bulaşmış bir gazeteci olarak fitim. YÖK’ün, açılmaları ile övünülmüş üniversitelerimizin içleri, içerikleri öylesine ağır boyutlu boşaltılmışken işe yarar, dişe dokunur atılımlar için siz umutlu musunuz?

Boğaziçi Üniversitemiz, değerleri, birikimleri ile korunmak istenirse, çıkış yolunun formülü “İsteyenler aday olsun, YÖK karışmadan listeyi Başkan Erdoğan’a verecek, o içlerinden seçimin yapacak..” diye olumlu bir çıkış yolu olabilir mi?

Yanıldık” özrünü kabul etmek isteriz, gerçekten FETÖ ile yüzleşme çabalarına ilişkin bir ışık verilebilse? “OHAL o ne hal” sorusunu sorduracak işlerle yüzleşilmese?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları