Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bilim, emek ile kör inanç, kirli çıkar savaşları..

14 Eylül 2021 Salı

İnsanlık, dünyamızın tarih süreçleri içinde yaşananlar, insanlığın çoğunluğuna ödetilen bedeller, çağların koşulları çok değişmiş olsa da özü ile hiç değişmiyor gibi..

Çapa, Cerrahpaşa tıp fakülteleri, şaka gibi hem gazetecilik hem de özel yaşamım içinde, tüm emekçileri, saygın bilim insanlarının özverileri ile özel ilgi, gözlem alanlarım içinde oldular. Türk Tabipleri Birliği ile Cumhuriyet gazetesi Cağaloğlu’ndaki binaları ile de komşu komşuya idiler. Türk Tabipleri Birliği’nin 1966’dan sonrasında insan için, halk için sağlık savaşımının canlı tanıklığı ile başlamış, sağlık sorunlarının insandan, sosyal devletten yana çözümü için verilmiş bireysel ve örgütsel önemli savaşımlarının canlı tanığı olmuştum.. Ne güzellikler ve de ne çirkinliklerle bugünlere kadar gelindi?

Erdal Atabek, Coşkun Özdemir gibi sadece örgütleri içinde değil, Cumhuriyet gazetesi yazar ailesi içinde yerlerini almış olanları gibi, elbette onlardan çok daha yüksek sayılarla bilim insanları olarak üniversitelerimize, bilime çılgınlık boyutunda katkılar yapmayı seçmiş bilim insanlarından ne kadar da çok tanıdığım, tanıklığım oldu? Son özel tanıklığımın yakın plan gözlemleri dünün günün yarısında umarım noktalandı..

Bir kez daha insan bedeni dayanıklılığı, bilimsel yetileri ile sınır tanımayan bilim insanlarımızın sanılandan ne kadar çok yaşam kurtarmayı, ne kadar da gösterişsiz, hiç de gocunmadan sağladıklarını gözlemlemek, ne kadar sevinçli, göz yaşartıcı ise.. İnsan canı ve sağlığını kirli çıkarlar, para ile özdeşleştirmiş başta kirli siyaset, kör inançla insanların yaşamlarına acımasızca katledilmesine göz yumanlar arasındaki uçurumu aynı süreçte, elbette bizi en çok ülkemizde yaşadıklarımız ilgilendirse de dünya ölçeğinde çelişkileri, çarpıklıklarının haberleri ile yüzleşmek varmış..

***

Benzolden zehirlenen Kapalıçarşı yöresindeki on binlerce ayakkabı işçisinin derdinde koşturan Muzaffer Aksoy Hocamız, dünyanın en büyükleri arasındaki bilimsel kimliği ile Amerika’da petrol şirketlerinin çıkarlarına karşı tanıklık yapacakken, Amerikan mahkemelerinin altı aylık özel koruması altına alınmıştı. Ölümüne kadar elinde çantası, otobüslerle hastalarının peşinde koşturup durmuşken, feyzinden yüz payı almış paranın dayanılmaz çekiciliği ile özel hastanelerde para karşılığı sınırsız hizmette eksiklik etmemiş yetiştirdiklerine içi sızlar, “Bilimin namusu, hasta ile doktoru arasında parasal ilişkiyi kesmekle olmak zorundadır” savaşımına da siyasal, toplumsal öncülük yapardı.

Elbette hem bilimsel kimlikleri ile hem de başarıları ile öne çıkan, övündüğü pek çok öğrencisi de aynı değerler üzerinde yollarına devam ederek her iki üniversitenin bilimsel kimlik ve değerlerinin korunmasında kuşaktan kuşağa öncülük yapıp durdular. Her iki üniversitemizi de en çok 2002 sonrası yok etmek adına siyaseten öne çıkanları da tanıyorsunuz. İki üniversitemizin, tıp fakülteleri onurlu geçmişlerine karşın içten çökertilmek için neler neler yapıldı? Utanç verici operasyonların odağında siyasetin öne çıkmasında bir koldan kirli kazanç ile siyaset gücü kazanma varsa, diğerinde siyasal İslamcılığın kutsanması, bilime düşman tarikatlar da içinde, Diyanet’in de bulaştırıldığı savaşları vardı.

Akıl işi gibi gelmese de Taliban üzerinden Afganistan’a ilişkin son gelişmelerden haberler bile ürkütücü boyutları ile yeterince ders verici olamaz mı? İlişkisi yokmuş gibi davranmak siyaseten çok kolay gibi gelse de gerçeğinde bizde de çok kolay olmuyor. Çapa ve Cerrahpaşa’yı enkaz yapmak için çok yakın tarihlerde neler neler denenmedi ki? Yaşamın gerçekleri bazen siyasal büyük oyunları, yalanları çok kolay tersyüz de edebiliyor. Örnekleri çok çıplak. İstanbul gerçeklerinde siyasi yatırımlar olarak pazarlanan şehir hastaneleri efsanesi kendiliğinden çöküverdi. Trafikte cankurtaranlarda ölecekleri saklayabilmek şansının olmaması sadece bir ayrıntı. Asıl gerçeklik kuşaktan kuşağa bilim namusu, yetenek, çalışkanlık ile özverinin de geçişkenliği.

1970’li yıllarda en zorlu operasyonlarda başarı üzerine başarıya koşturan popüler örnekleri cerrahi dallarda daha bir görünür, tüm bilim dallarından hocalarımız, sonrakileri çağın gerekleri üzerinden yetiştirmekle kalmadılar. Günümüzde salgınla güncel yaşanan ölümlü travmaların da katkıları ile, hem salgın hem de en zorlu hastalıklarda, cerrahide yaşam kurtarmada rekorlar üniversite çatıları içinde gerçekleşince.. Ticari soygunculuk akıl almaz boyutlarda halkın sağlığa ulaşamamasını da getirince, çaresiz tıp fakültelerimizi yeniden yaşatma çabası, zorunluluğu gündeme girdi.. Bilim, kirli para ile kirli siyasal İslamcılığı bir kez daha, hem de hiç politika yapmadan yendi..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları