Özlem Yüzak
Özlem Yüzak ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bu ülkenin en derin yarası: Hukuk

31 Ocak 2025 Cuma

Gazetecilik birilerinin yayımlanmasını istemediği haberleri yazmaktır. Gerisi halkla ilişkilerdir.

George Orwell

Bu ülkenin en derin yarası hukuk. Daha doğrusu hukuksuzluk. İktidarın güdümüne aldığı yargıyı kendisine muhalefet edenlere, üstünü örtmeye çalıştığı konuları deşenlere, gerçekleri söyleyenlere karşı sopa olarak kullanmak... Yargıyı kullanarak gündem değiştirmek. Yargıyı korku ve baskı aracı olarak kullanmak.

Bu yara derinleştikçe kangrene dönüştükçe toplum daha da kutuplaşıyor. Alışıyor, normalleştiriyor, duyarsızlaşıyor.

Hukukun üstünlüğünün zayıf olduğu, kurumların nüfusu sömürdüğü toplumlar neden iyiye doğru bir gelişim veya değişim yaratmaz” konulu çalışmasıyla 2024 Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanan Profesör Daron Acemoğlu’nun saptamaları ne kadar doğru. İlerleyemiyoruz, kalkınamıyoruz, rekabet gücümüzü artıramıyoruz; ülkenin gerçek sorunlarına odaklanamıyoruz.

Son 10 günde yaşananları sıralayalım: Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın “cumhurbaşkanına hakaretten” gözaltına alınması... Yetmedi buna “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçunu da eklediler.

Menajer Ayşe Barım’ın tekelleşme suçlaması ile gözaltına alınması... Yetmedi Gezi olaylarını temcit pilavı gibi ısıtıp önüne koydular.

Hükümeti ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” suçlamasıyla tutukladılar. Yetmedi ajansındaki sanatçıları tanık diye dinlediler; ifadeleri hoşlarına gitmeyince “yalancı tanıklıktan” soruşturma açtılar.

Son yaşanan gazetecilik üzerine. Gazetecilik ilkeleri gereği habere konu olan özne kişiyi bulup birinci ağızdan ona soru yönettikleri için. Halkı bilgilendirmek amacıyla televizyon kanalında yayımladıkları için. Barış Pehlivan, Serhan Asker, Seda Selek, Kürşad Oğuz, Suat Toktaş.

Tanıdık değil mi? Her zamanki gibi. Kişi, olay, mekân değişiyor ama her daim topun ağzına giren gazeteci oluyor. Ergenekon, Balyoz, MİT. Öte yandan yandaş medya onca “hedef göstermeler” ile “yalan haberler”e karşın dokunulmazlık kalkanı altında.

Siyasetin sopası ise gazeteciye iniyor. Çarşamba günü Çağlayan Adliyesi’ndeydik. Gazeteci dostlarımızın dosyası basın savcılığında değil terör savcılığında görüldü. Neden? Kaçma şüphesi olmadığı, davet ile ifade vermeye gelecekleri aşikâr iken neden bir gün önce apar topar götürüldüler? Bu soruların basit yanıtları zaten asıl meselenin “gözaltı değil gözdağı” olduğunu doğruluyor. Peki sınırı nereye kadar bu işin?

Bir başka boyut... 80 milyon nüfus. Kim ne kadar farkında meselenin? Kimi ne kadar ilgilendiriyor bu yaşananlar? Artık haberler, gelişmeler, avucumuzun içinde. Her an, her yerde. Cep telefonları sayesinde. Dolayısı ile “bilmemek, görmemek” diye bir şey söz konusu değil. Eğer istersen. Bilgi elinin altında. Eğer görmek istersen. Eğer umursuyorsan. Yoksa nafile.

Adalet. Törpülendi, aşındırıldı. Hallaç pamuğuna döndü. Yaşamın her alanında, toplumun her katmanında. Oysa adalet toplumun oksijeni; adalet olmadığında toplum da nefes alamaz, gelişemez.

Adil olmak eşitlikten çok daha önemli. İnsanların büyük topluluklarda birlikte iş yapmalarına, yaşamalarına olanak tanıyan unsur adalet duygusu. İnsan evrime dayalı bir adalet duygusuna sahip. Tıpkı açgözlülük gibi.

Ya 23 yıllık bütüncül adaletsizlik, toplumun geneline devasa bir çıban gibi yayıldığında? Yeni geçerli norm; adaletsizliğe isyan yerine kendi çıkarlarına odaklanmak oluyor. Ve bu çürümüş iltihaplı yapı katman katman büyüyor. İşin acısı yeni nesiller bu yeni norma göre şekilleniyor. Oksijen bitiyor, nefes alamıyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Doğru hamle... 14 Şubat 2025

Günün Köşe Yazıları