Olaylar Ve Görüşler

Ziyaretçi ile ziyaret edilenin hukuksal konumları

26 Haziran 2019 Çarşamba

Terör örgütü kurmaktan, yönetmekten ve sayısız suç işlemekten hükümlünün, cezaevinden örgütü yönetmesine hiçbir devlet izin veremez.

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun (CGTİHK) cezaevindeki hükümlülerin ziyaretini, hükümlüyü ziyaret başlıklı 83. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, “Hükümlü, belgelendirmesi koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu haller dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma saatleri içinde ziyaret edilebilir” (m. 83/1).
Anılan temel kuralın dışında aynı maddenin ikinci fıkrası “...belirtilenler dışındaki kimselerin ziyaretine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yazılı olarak izin verilebilir” şeklinde istisnai bir düzenleme getirmiştir.

Kanun açık
Kanunun (CGTİHK) 83. ve 116. maddeleri uyarınca hazırlanmış bulunan Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik ayrıntılı, açıklayıcı ve duraksamaya yer vermeyen hükümler öngörmektedir.
Yönetmelikteki düzenlemeye göre hükümlüler yakınları ile vasisi ve kayyımı dışında kalan iç ziyaretçinin açık kimliklerini ve adreslerini ceza infaz kurumuna bildirmek zorundadırlar. Bildirdiği bu üç ismi zorunlu haller dışında değiştiremezler.
Zorunlu haller, yönetmelikte “..ölüm, ağır hastalık, doğal afet, hükümlü (nün) nakli ya da ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak yerleşim yeri değişikliği gibi ...” şeklinde sınırlı ve sayılı olmaksızın açıklanmaktadır. Düzenlemede “gibi” sözcüğünün bulunması nedeniyle sınırlı ve sayılı olmadığı sonucu çıkmaktadır (m. 9/2).
Ziyaret edilen hükümlünün daha önce bildirdiği (?) üç ismin değiştiğine ilişkin bir bilgi kamuoyuna yansımamıştır. O halde, ziyaret eden kişi bildirilen üç kişi arasında bulunmamaktadır. Bir başka anlatımla ziyaretçi, yasal düzenlemeler karşısında “makul sebebe” bağlı ziyaret izni verilen kişi konumundadır. Makul sebebe bağlı ziyaret izni Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilebilir. Gerçekten de Yönetmelik’te “... sayılanlar dışında kalan kişilerin ziyaretlerine, makul sebep bulunması halinde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yazılı olarak izin verilebilir.” (m. 9/4.1. cümle) hükmü mevcuttur.

Hiçbir devlet izin vermez
Ancak, ziyaret edilen terör hükümlüsü, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekmektedir. Yönetmelik ise yukarıda belirtilen hükmüne aynı maddede istisna getirmiş ve makul sebebe bağlı olarak Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takdirine bıraktığı ziyaret iznini sınırlamıştır. Düzenleme aynen “Bu hüküm, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükümlüler hakkında uygulanmaz” şeklindedir. (m. 9/4.2, cümle) Görülüyor ki, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükümlüler hakkında istisnai hükmün uygulanabilmesi olanaksızdır.
Abdullah Öcalan’ın cezasını çekmekte olduğu cezaevinde bir akademisyenin ziyaretine yasal engel bulunmaktadır. Akademisyene, bilimsel bir araştırma/ inceleme için izin verildiğine ilişkin bir bilginin söz konusu olmadığı da anlaşılmaktadır (CGTİHKM 85/1).
Ziyaretçinin, “Bu görüşme talebi üç taraftan geldi. Öcalan’ın, devletin ve benim talebimdi” şeklinde beyanı bulunmakta. Öncelikle belirtilmelidir ki kanun ve yönetmelik hükümlerine göre kendisinin bir ziyaret hakkı bulunmadığı gibi, bugüne kadar bilindiği kadarıyla hükümlünün de bildirdiği üç isim arasında ismi ve adresi söz konusu değildir. Ziyaretçi, 2010 yılında görüşme talebinde bulunduğunu, ancak o zaman bir sonuç çıkmadığını açıklamıştır. Daha önce ziyaret izni verilmemesi yasal zemin gözetildiğinde yerinde bir uygulama olmuştur. Ziyaretçinin açıklamalarına göre geriye ziyarete izin veren olarak “devlet” kalmaktadır.
Devlet soyut bir varlık/kavram olarak düşünülecek olursa ziyaret iznini verebilmesi imkânsızdır. Ziyaretçinin kastettiği kuşkusuz ki soyut devlet değildir. Ne var ki ziyaretçinin açıklamalarından anlaşıldığı üzere devletin güvenliği ile ilgili bir ziyaret olmadığı da görülmektedir.
Devletin, istihbarat faaliyetleri ve güvenliği ile ilgisi bulunsaydı ziyaretçinin medyadaki açıklamalarına herhalde izin verilmezdi.
Öyle anlaşılıyor ki siyasal iklim gereği ziyaret izni çıktığı ağırlık kazanmakta. Ziyaretçinin aktardığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekmekte olan hükümlü, “Eğer siz beni destekliyorsanız, kendi tarafsızlığınızı ortaya koymalısınız” şeklinde haber göndermektedir. Terör örgütü kurmaktan, yönetmekten ve sayısız suç işlemekten hükümlünün, cezaevinden örgütü yönetmesine hiçbir devlet izin veremez.

Soruşturma yapılmalı
Gecikmeksizin soruşturma başlatılmalıdır.
Öte yandan ziyaretçi, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekmekte olan hükümlüyü “yerli ve milli” olarak sıfatlandırmaktadır. “Yerli ve milli” kavramının hiç bir zaman pejoratif bir anlamı bulunmamaktadır. Dolayısıyla ortada suçluyu övme suçundan soruşturmayı gerektiren bir durum söz konusudur. Herhalde ziyaretçi, “sayın” sözcüğünün dahi, söz konusu hükümlü yönünden suç sayıldığını ve Yargıtay’ın bir dönemdeki kararından döndüğünü bilmemektedir (!) Ayrıca ve daha vahimi “yerli ve milli” nitelemesiyle, hükümlü hakkındaki mahkeme kararının içeriğine aykırı bir değerlendirme yapıldığı görülmektedir. Ziyaretçinin açıklamalarının ve aktardıklarının en azından terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek, bilerek ve isteyerek yardım etmek ve terör örgütünün propagandasını yapmak olarak değerlendirilerek soruşturma yapılması gerekmektedir.

Hamdi Yaver AKTAN
Yargıtay Onursal Daire Başkanı
  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları