Olaylar Ve Görüşler

Yoksulluk ve hayat pahalılığı

28 Şubat 2019 Perşembe

Alkollü içki satan esnafın, restoranların işleri daralıyor, buralarda çalışanlar işsiz kalıyor. Bu sektöre yatırım yapılmıyor. Yeni iş alanları açılmıyor. Ürünlerin tanıtımı yasak. Yatırımcı üreteceği ürünleri nasıl tanıtacak, nasıl satacak? Bunlar bilinmeden yatırım yapılır mı?

Ekonomide “hayat pahalılığı” ile “geçim sıkıntısı” aynı anlamı taşımaz. Hayat pahalılığı, fiyatlar genel seviyesinin yüksek olduğu, geçim sıkıntısı ise toplumda yaygın yoksulluk nedeniyle insanların yaşamları için gerekli ihtiyaçlarını karşılayabilecek gelire sahip olmadıkları anlamına gelir.
Ulusal gelir büyüklüğünün nüfusa göre az, yetersiz, gelir dağılımının eşitsiz olduğu ekonomilerde yaygın toplumsal yoksulluk nedeniyle “geçim sıkıntısı” vardır.
Buna karşılık, ulusal gelirin nüfusa göre yeterli büyüklüğe ulaştığı ekonomilerde “hayat pahalılığı” vardır ama “geçim sıkıntısı” yoktur. Zira bu toplumlarda yoksulluk yoktur. Mal ve hizmetlerdeki yüksek fiyatlar üreticilerin ve tüketicilerin gelirlerinin yükselmesinin sonucudur. Şikâyet konusu olmaz. Çünkü “geçim sıkıntısı” yoktur. 8 liralık domates, 12 liralık patlıcan yoksul toplumlarda “geçim sıkıntısı” demektir. Gelir düzeyi yüksek toplumlarda ise üretici için de, tüketici için de yararlı olan “hayat pahalılığı” anlamına gelir. Üretici de, tüketici de olumsuz etkilenmez. (İskandinav ve Batı Avrupa ülkeleri)

Türk ekonomisi
Aşırı nüfus, Türk ekonomisinin bitmeyen, azalmayan, tersine, giderek büyüyen çok yönlü sorunlarının temelindeki ana nedendir. Şöyle ki:
• Yüksek orandaki işsizlik ve bunun yol açtığı düşük ücret ve iş güvenliğinden yoksun milyonlarca çalışan, gizli işsizlik, (iş bulamayan aile fertlerinin mecburen aile işletmelerinde çalışmaları)
• Eğitim ve sağlıkta ortaya çıkan olumsuzluklar,
• Temel gıda maddeleri üretimimiz çok yetersiz. Yoksulluk geliri seviyesindeki talebi bile karşılamakta yetersiz kalıyor, fiyatlar artıyor, dengelemek için ithalat yapmak gerekiyor. İnsanların satın alma güçleri daha yüksek olup da sağlıklı beslenme ve yaşam için gerekli tür ve miktarda satın alıp tüketebilseler, Türkiye’de gıda enflasyonu ikiye katlanacak,
• Askerlik çağına gelenlerin oluşturduğu ihtiyaç fazlası nüfusun “bedelli askerlik” adı altında devlete gelir sağlayan bir araç olarak değerlendirilmesi!
• Serbest piyasa ekonomisinin olmazsa olmazı “maksimum kârlılık” tabusu sonucu yoksul toplumun taşıyamayacağı fiyatlarla piyasaya sunulan - dayanıklı, dayanıksız- tüketim mallarını tüketmeye mecbur kılınan toplumda ortaya çıkan, ödenemeyen kredi kartı, tüketici kredisi borçları,
• Kamunun sosyal amaçlı harcamalarını karşılayabilmek için tüketimden alınan yüksek oranlı vergiler ve bunun sonucunda oluşan yaygın vergi adaletsizliği ve toplumsal bunalımlar.
Bunlar, yüksek nüfusun kaçınılmaz sonuçlarıdır.

Pahalı içki ve turizm
Türkiye’de genel işsizlik (üretime katılmayan nüfus) oranı yüzde 12 değil de yüzde 5 olabilseydi -ulusal gelir azalmadan- kişi başına yıllık gelir 1000 dolar (5 bin 300 lira) daha fazla olurdu.
Bir de son yıllarda Türkiye’de altı ayda bir vergiler yoluyla fiyatları artan alkollü içkiler konusu var. Bu fiyat artışlarının üzüm, anason, arpa gibi içki yapımında kullanılan ürünlerin üreticilerine hiçbir katkısı yok. Tersine, onların geçim kaynağı ürünlerin üretimlerinin azalmasına yol açıyor. Alkollü içki satan esnafın, restoranların işleri daralıyor, buralarda çalışanlar işsiz kalıyor. Bu sektöre yatırım yapılmıyor. Yeni iş alanları açılmıyor. Ürünlerin tanıtımı yasak. Yatırımcı üreteceği ürünleri nasıl tanıtacak, nasıl satacak? Bunlar bilinmeden yatırım yapılır mı?
Alkollü içki, “bedelli askerlik” gibi devlete gelir sağlayan bir araç oldu.
Pahalı içki turizmi de olumsuz etkileyecek boyuta ulaşıyor. Şu anda Avrupalı turistin en yaygın tükettiği bira, Türkiye’de Avrupa’dan daha pahalı. Bir kutu bira için Hollanda’da 0.80 Avro ödenirken bizde 1.50 Avro!

Sıtkı Ergüney/Ekonomist



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları