Olaylar Ve Görüşler

Yoksulluk nafakası meselesi

09 Temmuz 2019 Salı

Yoksulluk nafakası, süresiz olarak ömür boyu bağlanan bir gelir değil, kişinin yoksulluk durumu kalktığında olayın özellikleri ve hakkaniyet de dikkate alınarak mahkeme kararı ile kaldırılabilecek olan bir nafaka türüdür.

İmza attığımız uluslararası sözleşmeler gereğince; kadınların ekonomik açıdan zayıf duruma düşmelerine ve cinsiyet eşitsizliğine yol açacak olan nafaka düzenlemesinden vazgeçilmesi gereklidir. Nafakanın takdiri, tespiti, indirilmesi veya yoksulluğun ortadan kalkması durumunda tamamen kaldırılması gibi hususlarda olayın özellikleri ve hakkaniyet kurallarına göre bağımsız yargıçların takdir yetkisine bırakılmalıdır. Medeni Kanunumuzun bu konudaki düzenlemesi yerinde ve yeterlidir. Şöyle ki: Medeni Kanun madde 175.- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Madde 176. - Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir. Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.
İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
Hâkim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.

Doğru sanılan yanlış
Görüldüğü üzere; bir kısım medyada yer aldığı gibi yoksulluk nafakası süresiz olarak ömür boyu bağlanan bir gelir değil, kişinin yoksulluk durumu kalktığında olayın özellikleri ve hakkaniyet de dikkate alınarak mahkeme kararı ile kaldırılabilecek olan bir nafaka türüdür. Hâkim sürekli irat şeklinde ödenmesine karar verebileceği gibi, olayın özelliklerini dikkate alarak bir kereliğine mahsus peşin olarak ödenmesine de karar verebilir. Yoksulluk nafakası bağlandıktan sonra da uygulamada ve doktrinde yoksulluk nafakası isteyen kişinin bir mesleği varsa, işçi olarak çalışıyorsa, memur olarak çalışıyorsa, serbest olarak çalışıyorsa, sigortalıysa yeterli malvarlığı varsa ve yabancı ülkeden yeterli geliri varsa yoksul sayılmamakta ve mahkeme kararı ile yoksulluk nafakası kaldırılabilmektedir.
Tüm bu nedenlerle Medeni Kanun’da değişiklik yapılarak yoksulluk nafakasının belirli bir süreye bağlanmasına gerek yoktur, hâkime verilen takdir yetkisi ile tüm ihtimaller için hakkaniyetli çözüm üretmek ve adil karar vermek hâkimlerin görevidir.
Ülkemizde, boşanmayı istemek dahi kadınlar için ölüm fermanı olabilmekteyken bu süreçte sosyal devletin görevi; kadına destek olmak, korumak ve güçlendirmek olmalıdır. Ancak yapılmak istenen değişiklik söylemleri dahi kadınların kaderlerine razı olması, şiddet görüyorsa bile susup oturması sonucunu doğuracak niteliktedir. Şiddet gördüğü için boşanmak isteyen kadınlara “ya ölüm ya parasızlık ya da açlık” seçenekleri sunulmaktadır.
Erkeklerin mağduriyeti gerekçe gösterilerek yoksulluk nafakasında düzenlemeye gidilmesi, kadın erkek arasındaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirerek mağdur kadınların yaşam güvencelerinin ortadan kaldırılması sonucunu doğuracaktır. Nafaka ödeyen kişilerin daha çok erkek olması ise yine kadınların eğitimsiz ve ekonomik açıdan yoksul bırakılmalarına ait politikaların sonucudur. Bunun çaresi de nafakayı kaldırmak değil, kadınları eğitim, iş hayatı ve topluma katılım süreçlerinde güçlendirmek, yoksulluktan ve yoksulluk nafakasına muhtaç durumdan kurtarmaktır.
Sonuç olarak; ülkemizin imza attığı bütün uluslararası sözleşmelere aykırılık oluşturacak ve kadınlarla erkekler arasındaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirecek olan yoksulluk nafakasının süreye bağlanmasına ilişkin değişiklik hukuka, adalete ve insan haklarına aykırılık oluşturacağından dolayı bu değişiklikten vazgeçilmesi gereklidir.  

AV.SÜREYYA TURAN
Türk Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları