Olaylar Ve Görüşler

YÖK, üniversite ve ÖSYM’de kirletilmiş sınavlarda sorumluluk

16 Nisan 2019 Salı

ÖSYM, günümüz ve geleceğimiz için, bireysel ve toplumsal açıdan yaşamsal önem taşıyan bir kurumdur. Bu nedenle bu kurumun zerre kadar yolsuzlukla, hırsızlıkla, siyasal iktidarla, tarikatçılıkla, cemaatçilikle, çıkar çeteleri ile anılmaması gerekmektedir.

Sınavlar, yaşamımızın ayrılmaz bir parçasıdır. İlköğretimden başlayan sınavla yaşamamız, öğrenim sürecinin tamamlanması ile sonlanmıyor. Bu süreç, kamu görevlerinden, istisnai kadrolar dışındaki “A ve B grubu kadrolara” ilk kez atanacaklar için sürmektedir. Günümüzde on milyonu aşkın adayın ölçme, seçme ve yerleştirilmelerini sağlayan kurum, 17.02.2011 günlü, 6114 sayılı yasa ile oluşturulmuş bulunan “Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi(ÖSYM)”dir.

Türkiye’nin sınav tarihçesi
Sınavların merkezileştirilmesinden ve kurumlaştırılmasından önce, üniversiteye giriş çeşitlilik göstermekte idi. Lise çıkışlıların artması ve lise dengi ortaöğretim okul çıkışlılarına yükseköğretime geçiş olanağının verilmesi, üniversitelerin kendine özgü öğrenci seçimini zora sokmuştur ve her yükseköğretim kurumunun kendine özgü seçme sınavı düzenlemesi de, öğrencileri sınavlar peşinde koşma durumuna düşürmüştür. Bu nedenden doğan yakınmalar, kendi sınavını yapan üniversiteleri, birlikte sınav düzenleme durumunda bırakmıştır.
Aday sayısındaki artış, sınavlarda çok sorulu ve objektif testlerin hazırlanmasını, başvurma, puanlama, seçme ve yerleştirme, sonuçları bildirme gibi işlemlerde bilişim yöntem ve araçlarından yararlanılmasını gerektirmiştir.1974 yılında Üniversitelerarası Kurul, üniversite giriş sınavlarının tek merkezden yapılmasına karar vererek 19 Kasım 1974’te Üniversite Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’ni (ÜSYM) kurmuştur.

ÜSYM’den ÖSYM’ye
1981 yılında, Merkez, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 10. ve 45. maddeleriyle Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) adı ile Yükseköğretim Kurulu’nun bir alt kuruluşu haline dönüştürülmüş, 18 Mart 2002 gün ve 39 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kamu görevlileri için getirilmiş olan merkezi sınav da bu merkez tarafından yapılır olmuştur. 17.02.2011 günlü, 6114 sayılı yasa ile kamu tüzel kişiliğine, idari ve mali özerkliğe sahip, Yükseköğretim Kurulu ile ilgili merkezi Ankara’da bulunan özel bütçeli bir kuruluş olarak kurulan “Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)”nin ilk Başkanı, Yükseköğretim Kurulu’nun önerdiği üç aday arasından ortak kararname ile zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından atanan Prof. Dr. Ali Demir’dir. Ali Demir, 8 Mart 2019 günü, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı FETÖ/PDY’nin ÖSYM yapılanmasına ilişkin soruşturma nedeni ile “ÖSYM Kanunu’na muhalefet ve silahlı terör örgütü üyesi olmak” iddiası ile gözaltına alınmıştır.
Kurulduğu 1974’ten başlayarak en güvenilir kurum olan ÖSYM, Ali Demir’in önce vekâleten ve 29 Mart 2011’de asaleten atanmasından süresi bitimi olan 29 Mart 2015 arasında, sınav yolsuzlukları ile anılır olmuştur. Ve bu sınav yolsuzluğu ondan sonra atanan Ömer Demir zamanında da sürmüş ve Ömer Demir 2017’de istifa etmiştir. Bu göreve 06.09.2018’de Prof. Dr. Halis Aygün atanmıştır.

AKP-FG ortaklığı dönemi
YÖK ve ÖSYM’nin AKP’leşmesi, sınav yolsuzluğu ile sınav skandallarının örtüştüğünü gözlemlemekteyiz. Bunun da başlangıcı, A. Gül’ün Cumhurbaşkanlığı ile başlamaktadır. Zamanın AKPFethullah Gülen ortaklığının, öteki kurumları ele geçirme ve de çökertme kumpaslarının hedeflerinden biri olan ÖSYM Başkanlığı’na saldırı, 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Sınav’ında, organize kopya iddiaları ile oldu. Bu saldırının hedefinde ise, 1974’ten başlayan “Üniversitelerarası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavları”nda sorumluluk taşıyan ve 2004-2010 döneminde ÖSYM Başkanı olan Prof. Dr. Ahmet Ünal Yarımağan bulunmakta idi. Başkan Yarımağan, 21 Eylül 2010’da istifa etti. AKP-FG ortaklığının ilk YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, bu istifayı duraksama göstermeden kabul ederek yerine, şimdi peşine düşülen Ali Demir’i önce vekâleten, 29 Mart 2011’de ise asaleten atadı. Ve böylece üniversiteler ile kamuda kadrolaşma “organize işler” arasına katılmış oldu. Ali Demir’in görev süresi, 29 Mart 2015’te tamamlanmıştır. Yerine atanan Prof. Dr. Ömer Demir de “soruların yanlış hazırlanması, yedi bin adayın ortaöğretim başarı puanının (OBP) eksik hesaplanması, ek puanın unutulması, “kazanan adaya ‘kaybettin’, ‘kaybeden adaya da ‘kazandın’ denmesi, kimi yolsuzluk yakınmaları” sonrasında istifa etmiş, yerine 06.09.2018’de Prof. Dr. Halis Aygün atanmıştır.
AKP-FG ortaklığının ikinci YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya ise bu ortaklığın 17-25 Aralık 2013’te bozulması nedeni ile süresini doldurmadan görevinden azledilmiştir. Sonrasında ise 11 Kasım 2014’te YÖK Başkanlığı’na, 2005’te YÖK üyeliğine atanan, AKPFG ortaklığı döneminde 2010- 2014 YÖK Başkan Vekilliği’ni üstlenmiş, iktidar ailesinden Prof. Dr. Yekta Saraç atanmıştır. Saraç YÖK’te en uzun süre (2005’ten bu yana 14 yıl) görev yapmış ve yapmakta olan biridir.

Saraç’ın sorumluluğu
Hem AKP-FG ortaklığında, hem bu ortaklığın sarsılma hem de savaşa dönüştüğü zamanlarda görev yapmış ve yapmaktadır. Zamanlarında sınav yolsuzlukları ile soru çalınmaları olan iki Demir’in atanmaları sürecinde imza sahiplerindendir. “Yararlı salaklar” tarafından girişilen 15 Temmuz 2016 darbe kalkışması sonrasında görevinden uzaklaştırılan, gözaltına alınan, tutuklanan, hüküm giyen, akademiya dünyasından ihraç edilen rektör ve dekanlardan, ÖSYM’nin, kimi üniversitelerin FG Üssüne döndürülmesinden, YÖK’teki Fetocu kadrolaşmadan birinci dereceden; bu yöneticiler tarafından oluşturulan ve 15 Temmuz’dan sonra ihraç edilen öğretim elemanları ile çalışanlardan dolaylı biçimde, 2005-2019 dönemindeki YÖK Genel Kurulu üyeleri ile birlikte sorumludur. Ve bu Saraç, bu sorumluluklarını örtmek amacı ile olacak, bilimsel ve ciddi hiçbir özelliği olmayan, bilgisizliğin sırıtmasından öte geçmeyen “15 Temmuz ve Türk Üniversiteleri” adlı “bir şeyi” kamuoyuna sunmuş, cehalete güzelleme yapan YÖK Denetleme Kurulu Üyesi tarafından edit edilen bu zırva, YÖK’ün web sayfasından indirilmiştir.
Sonuç olarak; her yıl yaklaşık 50 sınavın gerçekleştirildiği bir kurum olan ÖSYM, günümüz ve geleceğimiz için, bireysel ve toplumsal açıdan yaşamsal önem taşıyan bir kurumdur. Bu nedenle bu kurumun zerre kadar yolsuzlukla, hırsızlıkla, siyasal iktidarla, tarikatçılıkla, cemaatçilikle, çıkar çeteleri ile anılmaması gerekmektedir. Bu sınavlardan bazıları aşağıdadır:
• Adalet Bakanlığı Sınavları (Adli Yargı-İdari Yargı)
• Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES)
• Dikey Geçiş Sınavı (DGS)
• Elektronik Yabancı Dil Sınavı (e-YDS)
• İçişleri Bakanlığı Kaymakam Adaylığı Sınavı
• İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü İşyeri Hekimliği ve İş Güvenliği Uzmanlığı Sınavı (İSG)
• Kamu Personel Seçme Sınavı (Lisans - Öğretmenlik Alan Bilgisi – Ön Lisans –Ortaöğretim) (KPSS)
• Sayıştay Başkanlığı Denetçi Yardımcılığı Adaylığı Eleme Sınavı
• Tıp Doktorluğu Alanında Yurtdışı Yükseköğretim Diploma Denkliği İçin Seviye Tespit Sınavı
• Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (TUS)
• Tıpta Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (YDUS)
• Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı (YDS)
Bu nedenle TBMM ve savcılıklar; YÖK ve ÖSYM’nin, AKP - FG ortaklığının egemenliği ve sonrasındaki sınavlarda yolsuzluk ve soruların bazı gruplara önceden verilmesi/satılması, kadrolaşmaları, akademik yükseltilmeleri vb. araştırmalıdır. Suç, tek başına bir-iki ÖSYM başkanının üzerine yıkılacak kadar basit olmayıp, onlarla birlikte, YÖK, ÖSYM başkan ve üyeleri, rektör ve dekanlarca ortaklaşa işlenmiş “organize işlerden” dir.

Prof.Dr. Mustafa Altıntaş / GÜ İİBF E. Öğretim Üyesi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları